Pavey’in “Hükümet bu karanlığın bizzat planlayıcı ve uygulayıcı parçasıdır. Korkunç tehlike olan IŞİD’çiler, AKP için neyin güvencesidir? IŞİD, Kobani’den sürüldüğünde ağır silah ve mühimmatını, Türk istihbaratı ve ordusunun bilgisi ve yardımı altında topraklarımıza park etmiştir. Suriye’ye askeri müdahaleye gerekçe oluştursun diye Reyhanlı’da kendi vatandaşlarımızı bombalayan IŞİD militanları korunmuş, kaçırılmış, saldırıya ait izler yok edilmiş, yerine masum insanlar tutuklanmış, işkenceden geçirilmiş, halkımız tümüyle yanlış bilgilendirilmiş, bunlar yetmezmiş gibi üstüne bir ‘siyasi istismar’ masalı uydurulmuştur. AK Parti, Türkiye vatandaşlarının da IŞİD’e katılması için imkân ve kolaylıklar sağlamıştır” sözlerine bugüne kadar ciddi bir cevap verilmedi!
***
Tayyip Erdoğan, Suriyelileri geri göndermekten bahseden Kılıçdaroğlu’na cevap verirken, “Asla kimseyi ülkelerine geri gönderemezler” demişti. Türkiye’de iki milyondan fazla Suriyeli var. Dolayısıyla Pavey’in 50 bin IŞİD militanı iddiası, abartılı bir rakam değil! Pavey’in “Korkunç tehlike olan IŞİD’çiler, AKP için neyin güvencesidir?” sorusunu, bir mektup üzerine hatırladım.
Yurt dışından yazan Trabzonlu bir okurum özetle şöyle diyor: “Tayyip Erdoğan, halktan 400 milletvekili istedi. Bunca yolsuzluk ve hırsızlık iddiasından sonra, AKP’nin bu rakama normal yollardan ulaşması artık mümkün değil. Acaba, Kılıçdaroğlu’nun ‘direnme hakkı’ söylemini bahane ederek ‘halkı isyana teşvik’ten CHP’ye operasyon mu yapacaklar? MHP’yi de İzmir’de bir ülkücü gencin şehit edilmesi olayında yapılmak istendiği gibi HDP’lilerle kavgaya mı tutuşturmayı plânlıyorlar? Üniversitelerde tedbir alınmaması ve PKK’nın faaliyetlerine göz yumulmasının sebebi bu mudur?
İç güvenlik yasasına dayanarak, polis ve asker gücü ile kan dökme pahasına halkın tepkilerinin bastırılması ve CHP’siz bir seçim mi planlıyorlar? Son günlerde AKP kurmaylarının konuşmalarında satır aralarından böyle anlamlar çıkıyor.
AKP’nin seçimi kazanmasını bir kenara bırakın, 400 milletvekili çıkaramaması, bütün yaptıklarının hesabının sorulacağı bir sürecin başlaması anlamına geliyor. Son günlerdeki en büyük stresleri, sıkıntıları bu! Bir aksilik çıkar da da olaylar tersine döner, bu hesaplar bir şekilde dışarıya sızarsa ya ülkeyi terk edecekler ya da ‘50 bin cihatçı’ ve içeridekilerle birlikte memleketi kan gölüne çevirecekler. 12 yıldan beri memleketin bütün kurumlarına tezgâh ve kumpas kuranlar, kendi menfaatleri için böyle bir felâkete yol açmaktan da çekinmez.”
***
Peki, AKP alenen ne hazırlıyor? TÜRGEV adlı kuruluş, ihale verilen iş adamlarının katkılarıyla büyüyerek Kredi ve Yurtlar Kurumu gibi çalışıyor. TÜRGEV, İstanbul, Ankara, İzmir, Konya, Bursa ve Antalya’da açılışı yapılan yeni yurtların ardından, üniversite bulunan her şehirde ve yurt dışında da yurt açmayı hedefliyor. Açılışları yapan Tayyip Erdoğan, 17-25 Aralık’ta TÜRGEV’in de soruşturulmasını hatırlatarak, “TÜRGEV, onlar için bir tehditti. Çünkü TÜRGEV, inancını, tarihini, kültürünü bilen, araştıran, sorgulayan, öğrenen, üreten şuurlu gençler yetiştirmek istiyor. Vatanına bağlı, milletine sevdalı gençler yetiştirmek istiyor. Bunu hazmedemediler” dedi!
Tabii sadece dindar değil, “kindar gençlik” yetiştirmek Erdoğan’ın asli hedeflerinden biridir. Kendi ifadesi bu! Durum böyle olunca, insan ister istemez, her türlü kuşkuya hak veriyor!
NOT: İran radyosu, telefonla, Süleyman Şah operasyonu ile ilgili görüşlerimi sordu. İnternet sitesinde, kendi yorumlarını benim sözlerimmiş gibi yayınladılar!