Biri çıkmış “Anayasa’nın 4. maddesi kaldırılsın.” diyor. İlk üç maddeyle problemin yoksa, dördüncü maddenin kalkmasını niye istiyorsun be adam!

“Biri” dediğim, Türkiye Hizbullahçılarının avukatı, şimdi Ak Parti’nin kanatları altında TBMM sıralarında oturan Zekeriya Yapıcıoğlu. Kendisinden çok emin. Halkı da ahmak yerine koyuyor... Ne demişti:

“Ahmağa anlatır gibi tek tek söyledim, buna rağmen anlamamakta ısrar ediyorlar, biz, anayasanın 4’üncü maddesi olmasın diyoruz. Kameraya bakarak söyleyeyim bir daha. Anayasa’nın 4. maddesi olmasın diyoruz. Anayasa’da değiştirilemez maddeler olması demek, bütün değiştirilemez dediğiniz maddelerin hepsini değiştirelim anlamında değildir.”

Hizbullah’ın avukatına sormak lâzım... Madem, dördüncü maddeyi kaldırıyorsan, mutlaka değişmesini istediğin bir şey vardır. Neyi değiştirmek istiyorsun? Onu söyle diyeceğim ama geveleyip duracak şimdi. Ben söyleyeyim neyi istediğini: “Türk”ü silmek. Daha önce “Türk” silmek istediğini açık söylemişti. (Aşağıda okuyacağız.)

Zekeriya! Seni TBMM’ye taşıyan Ak Parti’nin bazı adamları, “Zinhar ilk dört madde değişmeyecek!” diyor. Onların şimdilik derdi, “tek adam” rejimini Anayasa’ya sokmak. Sonra senin istediklerin de sökün edecek. Hiç şüphen olmasın. Geçmişte, senin dediklerinin aynısını söylemişlerdi zaten.

***

“Ha HDP ha Hüda Par... Al birini vur ötekine!” başlıklı yazımızın bir bölümünü vereceğim. Zekeriya’nın asıl ne istediğini kendi dilinden burada okuyacaksınız:

“Hüda Par’ın cafcaflı ‘2023 Seçim Vizyonu’ başlığı altında açıkladığı seçim beyannamesinde ‘Hukuku olmayan ve bu sebeple sözde kalan Türk-Kürt kardeşliğinin adalet temelinde dil, kimlik ve bölgesel kalkınmışlık farkının ortadan kaldırılması suretiyle gerçek anlamda tesis edilmesi için, HÜDA PAR Meclis'te olmalıdır.’ deniyor.

Araya bir etnik ad katılmışsa bilinmeli ki, asıl maksat o etnik kimlik üzerinden yürümek, ülke bütünlüğüne kastetmektir.

Hüda Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu'nun bayrağımız için ne dediğini bir daha hatırlatayım:

‘Biz, eşit vatandaşlık istiyoruz. Bu bayrak hepimizin bayrağı olsun istiyoruz, bizim bayrakla problemimiz yok. Ama bu bayrağın ismi ‘Türk Bayrağı’ dediğinizde Kürt diyecek ki benim bayrağım nerede? Niye Türk bayrağı... Benim bayrakla kavgam yok, herhangi bir problemim yok. Ama, bayrağın ismi bana problemli geliyor. Neden Türkiye bayrağı değil de Türk Bayrağı deniyor?’

Bayrakla oynayan, toprakla da etnisiteyle de oynar; Türkiye bütünlüğüyle alâkası olamaz. Adam herhâlde, mevcut şartlarda, biz ayrılmak istiyoruz, diyecek değil.

HÜDA PAR Genel Başkanı: ‘Türkiye Cumhuriyeti'ne göre Hizbullah terör örgütü olabilir ama bana göre terör örgütü değil.’ demiş, zamirindekini dışa vurmuştu.

‘Irak’la olan sınırlar sunî sınırlardır. Ne Kürtler ne Türkler tarafından kararlaştırılmış sınırlar değil. Bu sınırlar çizilirken Kürtler bölünmüştür. Ama şu anda Irak Kürdistanı, Türkiye Kürdistanı, Suriye Kürdistanı ve İran Kürdistanı diye farklı parçalar vardır. Bu da bizim bölgemizin gerçeğidir. Gücümüz olsa da bu sınırları kaldırabilsek." diyen de Zekeriya Yapıcıoğlu.

(Bence de kaldırılmalı, Turan'a dâhil edilmeli. Ama adamın maksadı başka.)

Zekeriya ve adamları Ak Parti'nin sırtında TBMM'ye girecekler, takiyye yapacaklar, suret-i haktan görünecekler, TBMM'de olmanın imkânlarıyla bölücü/yıkıcı hedeflerine dört nala koşacaklar.

Ha HDP ha Hüda Par... Al birini vur ötekine!” (19 Nisan 2023)

***

Biri sosyalist, biri kendince İslâmcı ama ikisi de temelde etnikçi. Yeter ki, bütünden bir parça koparılıp “köpekler”in önüne atılın. Köpekler nasıl beslenir, önlerine atılanlarla? (“Köpek-it” dediğimiz hayvanlarımızı tenzih ederim. Bu köpekler başka köpekler!)

Atatürk sandıktan çıkmadı! Atatürk sandıktan çıkmadı!

O köpekler, siz biliyorsunuz... Söylememe gerek var mı?

Türkiye stratejik bir bölgede. Bölge bir tarafa “Türk” başlı başına birileri için “mesele”!

Türkiye yutulduğu an dünyanın çehresi değişecek. “Din” sosuyla emperyal güçler dört nala, doğuya doğru koşacaklar, Ortadoğu sanmasınlar ki, “Müslümanım” diyenlerin elinde kalacak...

İşte Siyonistlerin saldırıları... Çocuk demeden, kadın demeden, masum demeden bomba yağdırıyorlar... Yakıyorlar, yıkıyorlar...

Niçin? Arz-ı Mev‘ud’un sınırlarını genişletmek için. Sınırlar sadece Nil’le Fırat arası değil; bütün dünya. Bütün dünya hâkimiyetlerine girerse ancak kendilerini emniyette sanacaklar.

Bu yayılmacıların uşakları, bilin ki, Türkiye’de maraza çıkaranlardır, etnisiteyi bahane ederek Türk’ü silmek isteyenlerdir.

Türk’ün manasını kavrayamayanlar, kendilerini de anlamamışlardır.

Eblehler, Türk’ü silince kendilerinin de yok olacağını idrakten acizler.

Sözümü Kaşgarlı Mahmud’un Divanü Lugati’t-Türk’ünün “Mukadime”siyle bitireceğim:

“Allah’ın devlet güneşini Türk burçlarında doğdurduğunu, bütün feleklerin onların toprakları üzerinde dönmekte olduğunu gördüm.

Allah onlara Türk adını verdi ve onları yeryüzüne hâkim kıldı. Zamanımızın hükümdarlarını onlardan çıkardı; dünya milletlerinin idare iplerini onların ellerine verdi; onları herkese üstün eyledi; kendilerini hak üzerine kuvvetlendirdi. Onlarla birlikte çalışanı, onlardan yana olanı yüceltti ve Türkler dolayısıyla onları her isteğine eriştirdi; bu kimseleri kötülerin kötülüklerinden korudu. Oklarının isabetinden korunabilmek için, aklı olana düşen iş bu insanların tuttuğu yolu tutmak oldu. Derdini dinletebilmek ve Türklerin gönlünü almak için onların dilleriyle konuşmaktan başka çıkar yol yoktur. Bir kimse kendi cemiyetinden ayrılıp da Türklere sığınacak olursa o cemiyetin korkusundan kurtulur; Türklere onunla birlikte başkaları da sığınabilir...”

Türklere herkes sığınabilir! Yeter ki, art niyetli olmasın!

Editör: Kerim Öztürk