AKP, seçim meydanlarında iki kanattan hücum edecek.
"Başbakan" Ahmet Davutoğlu'nun e-muhtıranın yıldönümü 27 Nisan'da ilk meydan mitingini yapması planlanıyor. Recep Erdoğan ise 24 Nisan'da Çanakkale'de olacak.
"Yahu sen yazmamış mıydın; 24 Nisan'a denk getirilen Çanakkale savaşı 100. yıl anma törenleri ile ilgili uluslararası davet skandalını. Yoksa, aynı anda Çanakkale'de hem uluslararası tören hem de seçim mitingi mi olur mu" diye üstüme sıçramayın.
AKP'de numara biter mi!..
Önce büyük başlığı verelim;
"24 Nisan, Erdoğan'ın Çanakkale mitingine, devlet bütçesinden öğrenciler toplanıyor."
Uluslararası törene liderler düzeyinde 102 ülkeye çıkarılan davete yarı yarıya teyit gelmesinden sonra (katılımcıların profili hâlâ açıklanamıyor) canı çok sıkılan Recep Erdoğan talimat verdi. 24 Nisan'da yapılacak törene yurt içinden katılım en üst seviyeye çıkartılacak. Anlayacağınız, tören AKP mitingi havasında geçecek. Erdoğan'ın bu emri bürokratlara baskı olarak döndü. Gençlik ve Spor Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı mitinge katılım sağlanması için emir verilen bakanlıklar arasında yer aldı. Gençlik ve Spor Bakanlığı yurt genelinde tüm masraflarını bakanlık bütçesinden karşılamak üzere 6 bin 500 kişiyi 22-26 Nisan arasında Çanakkale'ye taşımak ve barındırmak üzere çalışmalara başladı. İçişleri Bakanlığı da Türkiye İzcilik Federasyonu ile yaptığı protokol ile tüm masrafları bakanlık bütçesinden karşılanmak üzere 810 öğrenciyi izcilik kampı yapma gerekçesiyle 22-26 Nisan arasında Çanakkale'de ağırlayacak. Çocuklar ve gençlerden oluşacak gruplar Çanakkale gezisi ve izcilik kampına katılacakları düşüncesiyle Çanakkale'ye getirilirken, tüm davetliler Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın programına izleyici olarak katılacakları bir programda olacaklarını henüz bilmiyorlar. Çanakkale'ye gelecek ve götürülerek ağırlanacak kişilerin masraflarının 5 milyon TL'yi bulacağı hesaplanıyor.
Devlet kesesinden seçim çalışması böyle olur!.. Gerekçe de Çanakkale törenleri olunca kim ne diyebilir ki?.. Aman sesinizi çıkarmayın. Hain olursunuz hain!..
Üstelik!.. Ülkenin ana gündem maddesi de milletvekili aday listeleri. Herkes bu listeler üzerinden kalem oynatıyor, geleceğe bakıyor... Ne yazık ki; ülkenin bir bölümünde yaklaşık 6 yıldır flu bir görüntü hâkim. Uluslararası hukukta  yazılı olmayan bir kaide vardır. Siz devlet olarak bir yeri 5 yıl tam olarak yönetemezseniz orada gri bir bölge oluşur ve zamanla orası sizden kopar. Çeşitli adlarla, kıyafetlerle başımıza bela edilen "çözüm süreci" 5 yılı geçti. Bu süreçte terör bölgesine barış gelecek ve ortalık yeşillenecekti. Öyle mi oldu? Orası terör örgütünün inisiyatifine bırakılınca bölge adeta griye boyandı.
"Başbakan" Hakkâri'den, Recep Erdoğan Çanakkale'den saltanat uğruna hücuma hazırlanırken, objektiflerimizi Diyarbakır'a çevirelim. Şöyle bir bakalım vatanı için görev yapan ve bu uğurda şehit olan güvenlik mensuplarımızın haline!..
Geçen yıl, Ağustos ayında Diyarbakır'da 2 polis, Osman Bal ve Ali Kızıloğlu 1 gün arayla şehit edilmişti. Ali Kızıloğlu'nun öldürüldüğü ikinci saldırı sonrasında cinayet mahallinde bulunan silahtaki parmak izinin Dicle Tıp öğrencisi PKK'lı Y.E'ye ait olduğu ortaya çıkmıştı. PKK terör örgütü mensubu Y.E'nin cenazesi geçtiğimiz Pazar günü Diyarbakır'da Yeniköy Mezarlığı'ndaki örgüt sözde şehitliğine defnedildi. PKK kaynaklarına göre, "Kobani"de IŞİD tarafından öldürüldüğü ifade edilen Y.E'nin cenazesi Diyarbakır'da bir kahraman gibi karşılandı. PKK bayraklarının taşındığı cenaze töreninde binlerce kişi örgüt mensubunun tabutunu omuzlarına alarak yolları trafiğe kapattı ve tabutu  sözde şehitliğe resmi geçit yürüyüşüyle götürdü. PKK sloganlarının atıldığı cenaze töreni PKK'nın gövde gösterisine dönüştürüldü. 
Polis katili teröristin cenazesinin Diyarbakır'ın göbeğinde polislerin gözü önünde bir kahramanlık şovuna çevrilmesi elleri kolları bağlı tutulan Diyarbakır Emniyeti'nde infiale yol açtı. İşin daha da acı yanı; Osman Bal'ın şehit edilmesi sonrası yapılan resmi açıklamalarda olayın terör eylemi değil, adi bir cinayet olayı olduğu ifade edilmişti. Silahtaki parmak izleri sayesinde kimliğine ulaşılan Y.E, her nedense yakalanamamıştı. Polis memuru Osman Bal'ın şehit edilmesiyle ilgili halen hiçbir şüpheliye ulaşılamadı. Cinayetin terör olayı olmasına rağmen incelemeyi Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği yürüttü. Gelen tepkiler üzerine dosya ancak 6 ay sonra terör masasına devredildi. Diyarbakır Valisi tarafından yapılan (Pazartesi) açıklamada ise iki polisi de aynı şahsın şehit ettiği söylendi. Diyarbakır Emniyeti'nden görüştüğüm kaynaklar, bunun üzerine Osman Bal'ı şehit göstermeyen Emniyet Müdürü hakkında ailesi tarafından suç duyurusunda bulunulacağı ve şehitlikle ilgili tüm hakların isteneceğini kaydetti. Diyarbakır'daki polis cinayetlerinin talimatını kimin verdiği, Y.E'den başka eylemci olup olmadığı, eyleme ve teröristlere yardım-yataklıkta bulunanların kimler olduğu halen tespit edilemedi... 
Gri bölgede tablo böyleyken, Çanakkale palavraları pek matrak olacak!.