Eyy Sevgili DiyDiyan! Bu haftada Cuma hutbesini büyük bir huşu ile dinledik. Bekledik, bekledik, ha sıra gelir diye gelmedi her zamanki gibi.
Peygamber Efendimiz (SAV) zamanında ki savaşlar, Uhut savaşı , sahabelerin zirveye ulaşmış mesabedeki takvanın, iman kuvveti ve aşkıyla nasıl gazi ve şehit oldukları da bihakkın anlatıldı ve çok güzel. Anlatılacak tabi ki.
26. Ağustos Cuma hutbelerinde Malazgirt kahramanı Gazi Alparslan’da hutbelerde adı geçiyordu. İstanbul’un fethinde büyük Türk hükümdarı Fatih Sultan Mehmet Han’ın gemilerini nasıl karadan yüzdürdüğü ve o fethi mübinin muhteşem sultanının adı da zikrediliyordu hutbelerde. Çok güzel. Olması gereken zaten budur.
Zaman zaman Yavuz Sultan Selim Hanın 1518’de Mısır’ı fethettiği Mercidabık savaşınde o geçilmez Sina çölünü askerleriyle nasıl geçmeye muafık olduğu, hatta atından inmesinin hikmetini, ‘’....Önümde Alemlere rahmet, iki cihan Serveri paygamberimiz yürürken, ben nasıl o ata binerim...’’ dediğinin rivayeti de o hutbelerde anlatılmıştı. Hepsi çok güzel. Anlatılırken de büyük bir huşu, gurur ve saygı, hatta gözlerimiz nemli dinlediğimiz çok zamanlar oldu. O zamanlar Allah razı olsun bu Diyanet kurumundan dedik...
Zaman zaman, cennet mekan büyük vatan şairi, İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy’unda adını cılız da olsa hutbelerde çok zamanlar okundu ve duyduk. Bu kahramanlar keşke bir muhasebe ve bir irad makamı olan hutbelerde, Müslümanların sorunlarının dile getirildiği yer olan minberlerde daha fazla anlatılsa ve insanlarımız daha fazla aydınlatılsa ne mutlu.
Çoğaltmayalım misalleri!.. Aldığınız tenkit ve eleştiriler üzerine zaman, zaman yaptığınız savunmaya benzer açıklamalarınızda, ‘’ Hutbelerde kişilere münhasır özel isimlerden bahsedilmemesi...’’ gibi karar alınmış olunduğunu açıklamalarda duymuştum.
Şanlı Türk Tarihinin hiçbir kahramanı bir diğeri yerine ikame edilemeyeceği gibi mukayese de edemeyiz. Her birisi minnetle saygı duyduğumuz ayrı bir değeri olan kahramanlarımızdır. Allah (CC) onların hepsinden razı olsun, rahmet etsin, mekanları cennet olsun...
Eyy Diyanet, şimdi diyeceğimiz ve öğrenmek istediğimiz konu şu:
Bugün 18 Mart, Çanakkale zaferinin 107 yıl dönümü. Bugünkü irad edilen hutbede her şey söylendi, Sahabeler, gaziler, şehitler, kınalı kuzular, vatan sevgisi, şehitlik mertebesi, iman duygusu anlatıldı. Çok da güzel oldu, müteşekkiriz...
Her zamanki gibi anlatılmayan, adı bir türlü anılmayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk yine yoktu hutbelerde ?!
Türk Milletinin bu kahraman dehasına, Diyanetin de kurucusu olan Atatürk’e bu anti sempati, bu kompleks, bu vurdum duymazlık, görmemezlikten gelme nedendir Ey Diyanet.
Bu ülkenin bir vatandaşı olarak bunu merak ediyoruz. Eğer adam yerine de koyulursak bir açıklama da bekliyoruz, kurumunuzdan veya zatı alilerinizden... İnanın bu açıklama beklemek sadece benim duygu ve düşüncelerim değil. Milyonlarca Müslüman Türk evladının duymak istediği bir konu.
Her şeyin bir başı var da, Çanakkale Destanının, bu mübarek savaşın bir yöneticisi, bir komutanı yok mu? Başsız, komutasız, yöneticisiz mi oldu bu savaş.
Sakarya Savaşında, Dumlupınar’da, Kurtuluş Savaşının büyük Taarruzunda, var olma ile yok olma mücadelesinin verildiği, ‘’ ...Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri.... Ya İstiklal ya ölüm...’’ gibi emir ve fermanlarının verildiği komuta kademesi ve bu kademinin başı ve liderinin neden adı neden geçmiyor bir türlü?!...
Kurtuluş Savaşının yıl dönümlerindeki hutbelerde de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adı ısrarla yok sayıldı bugüne kadar. Bu kaçıncı oldu artık. Atatürk’ün adının geçmemesi Diyanet’in kurumlarında alışkanlık değil bir gelenek haline geldiği kesinleşti. Bana Atatürk’ün adının kendi isteği üzerine, Camilerde ve hutbelerde okutulmasını istemediğini söylemezsiniz inşallah...
Sayın Diyanet Kurumu, size akıl vermek haddimiz değil. Siz bu konuyu eminiz ve şüphesiz ki bizlerden çok çok daha fazla iyi bilenlersiniz. Öyle çok fazla derin analizler yapmak sevdalısı da değilim. Şunları da yazmadan geçmem mümkün olamaz.
Çoklarını tenzih ederek, İslamcı olduğunu iddia eden kardeşlerimiz belki de ne ile mücadele ettiklerinin idraki içerisinde olmayanların çoğunluk olduğunu düşünüyoruz. Atatürk hiçbir zaman, İslam ile değil, tam aksine cehaletle mücadele etmiş bir aydın, bir düşünür ve kahramandır. Bakınız dikkat edin, ‘’ Ulu önder’’ demiyorum. Yaratıklardan hiç kimsenin ‘’ ululuk’’ vasfı yoktur. O büyük önder tam aksine İslam’ı yüceltmiştir. İlk Türkçe tefsiri yaptıran Atatürktür. Türk Milleti’de Kur’anın içindekilerinin ne olduğunu anlasın diye Elmalılı Hamdi’ye ilk mealini yazdırtan da odur. Diyanet teşkilatını kurduran da Atatürktür.
Atatürk, Devletin dinin Adalet olmasını istemiştir. ( Devletin dini adalettir. Nisa Suresi, 58) Makamların ve rütbelerin ehli olan emanetçilere verilmesini savunmuştur. ( Tüm makamlar, rütbeler emanettir. Nisa, 58) Devlet idaresinin monarşi ile, tek kişinin aklı ile değil, istişare ile, meşveret yapılarak, demokrasi ve Cumhuriyet ile idare şeklini savunmuştur. ( Ortak akıl ile hareket edilir. Şüra Suresi, 38)
Ey Diyanet buralara da fazla girmek istemiyorum. Kurumunuz inşallah Türklük kimliğine ve Türk Milliyetçiliğini savunanlara karşı mesafeli değildir. Türk milleti vatansever ve milliyetçidir. Hiçbir zaman İslamcılık kisvesi altında bu büyük millet EMEVİ IRKÇILIĞINA VE DİN MİLLİYETÇİLİĞİNE hoş gözle bakmaz.
Sevgili Kurum; bakınız tarih ne diyor: Türk Milleti yüceldiği ve büyüdüğü zaman, İslam’da yücelmiş, yayılmış ve büyümüştür. Türk milleti çökmüşse, parçalanmışsa, İslam Dünyası da bölük, pörçük olmuştur. Bu sebeplerden dolayı tüm azınlık ırkçıları ve Türk düşmanlarının yegane hedefi, Türk Milleti ve onun tarihi kahramanları olmuştur. Bu yüzden bilerek veya bilmeyerek Atatürk’e de düşmanlık moda haline gelmektedir.
Size Atatürk’ün Balıkesir hutbesini ve Yüce İslam Hakkındaki söylemlerini yazmaya kalkarsam sabaha kadar bilgisayarın başından kalkamam. Zaten Sayın Kurumda bunları çok iyi biliyor..
Sayın Diyanet’im kısa kesmek istiyorum ama bazı hakikatleri yazmadan da geçmek olmuyor. Herkes kendi derdiyle ve kendi menfaatiyle uğraşırken, yabancılara yalakalık yapmada sınır tanımayan ve onlara kul köle olan şahsiyetlerin hiç birisine tek bir laf ve sitem edilmeden, büyük kurtarıcıya be mesafeli tavır ve davranışlar açıkçası kanıma dokunuyor.
Unutmayın ki, özgürlüğü, hürriyeti olmayanın dini de olmaz, cuması da hutbesi de olmaz. Bugün serbestçe camilerde hutbeler okunabiliyorsa, mabetlerimiz açık ve dini vecibelerimizi serbestçe yerine getirebiliyorsak bunu herkesten daha iyi Diyanet bilmektedir.
‘’ Padişahın ve benim yegane ümidimiz Allah’tan sonra İngiltere’dir..’’ diyen DAMAT FERİT böyle aciz ve iğrenç şekilde yabancılara sığınmışken ve aynı şahıs Padişahın’da imzası ile Atatürk’e idam fermanı çıkartırken onlar vatan kahramanı ve Atatürk din düşmanı öyle mi?! Hadi bee!..
Bitmedi; adına Üniversite açılan İSKİLİPLİ ATIR NE DİYOR:
‘’...İslam kilidini anahtarı İngiltere’nin güvenilir eline teslim etmekte, İslam alemi için hiçbir tehlike yoktur...’’ Gördünüz mü din alimini? Onlar muteber, ama Atatürk’ün adı hutbelerde okunmayacak!..
Büyütülüp, semirtilen sonra da bu milletin başına bela ve düşman olan alçak FETHULLAH GÜLEN’de aynı şeyleri demişti. ‘’Amerika dünya gemisinin kaptanıdır. Onunla iyi geçinmek zorundayız...’’
Bu ve bunların şürekası bir zamanlar bu büyük millete din alimleri diye yutturulmak istenildiği zamanların daha mürekkebi bile kurumadı...
Bütün bu satılmış yerli uşaklar ve İngiliz mandacılarına karşı büyük kahraman Atatürk ne demişti o zamanlar:
‘’... TOROSLARA ÇIKIN BİR BAKIN. NEREDE BİR KARA YÖRÜK ÇADIRI GÖRÜRSENİZ, DUMANI DA TÜTÜYORSA, DÜNYA’DA HİÇ BİR GÜÇ BİZİ ASLA YENEMEZ...’’
Kıymetli Diyanetimiz inşallah bir gün bu hataların hepsinden vazgeçileceğini umuyoruz. Keşke Atatürk’ün şu sözlerini de, herkesin bilmesini ve okumasını sağlasınız ne güzel olurdu.
‘’ Din gibi temiz bir duygu, politika gibi kirli oyunlara alet edilemez. Din ait olduğu yerde, temiz vicdan sahnesinde yaşanmalıdır...’’ (Gazi Mustafa Kemal)
Atatürk’ü tanıyan ve objektif tarihçilerin ortak görüşü onun, dünyanın son yüzyılda bir yetiştirdiği en büyük dehası ve kahramanı olduğu hakkında hemfikirdirler.
Sevgili Diyanet fazla yormak istemiyorum sizi, çünkü tüm bunları bizden daha iyi bildiğinize şahsım adına eminim.
Son olarak şunu da yazmazsam eksiklik olacağına da eminim. Yahudi Haham’dan şok edici açıklamaları siz de biliyorsunuz.
Haham açıkça ne demişti: ‘’... TÜRKLERDEN KURTULABİLMENİN VE TÜRKÜ PASİFİZE ETMENİN TEK FORMÜLÜ ORFTA DOĞUDAN MİLYONLARCA KÜRDÜ VE ARABI TÜRKİYE’YE YERLEŞTİRİP TÜRKÜN TÜM ENERJİSİNİ VE KAYBAKLARINI, TÜRKLÜK VE TÜRK DEVLETİ UĞRUNA HARCAMAMASINI SAĞLAMAKTIR....TÜRKLERİN KAYNAKLARINI ENERJİSİNİ , KÜRDE VE ARABA HARCATIP TÜRKÜN BAŞINI KALDIRAMAZ HALE GETİRMELİYİZ...’’
Neden dünyadaki bilumum din adamları milliyetçi iken hatta Rum, Yunan, Ermeni, Alman, Rus, Fransız, İngiliz din adamları şovenist sayılacak derecede kendi soylarının milliyetçilik duygularını tarihten bugüne galeyanla taşırlarken, sadece kendi milletinin milliyetiyle sorunlu olan din adamları bizdedir...Çok din adamı milliyetçi olmaktan hatta Türk’üm bile demekten imtina ederler. Bu zihniyet bozukluğunun tarihi kökenleri vardır şüphesiz... Kimse bana İslam dininde soyunu sevmenin ve yüceltmek istemenin ırkçılık olduğunu söylemesin.
Yüce İslam insanların soyuna, meşrebine karşı çıkmamış tem tersi onu korumuştur. Yüce Peygamberimiz, Fars asıllı büyük sahabeye, ‘’ Farisi’’ diye çağırmış. Habeşi olan Bilala ise, ‘’ Habeşi ismiyle’’ hitap etmiştir. Soylarıyla hitap etmiştir. Bizde ise, Arap ve Arapçı olmak nerede ise meziyet haline getirilmiştir! İslam bu sahabelerin soylarını inkar etmemiş ve korumuştur. El Hücürat Suresi 13. Ayetin mealine isteyenler bakabilirler.
Yukarıda ki hususlara ilişkin, Türk’ün ve Türk milliyetçilerinin horlanmaya çalışılmasının ve Türk’e olan kompleksin sebeplerini, lüzum hasıl olduğunda bir başka zaman ki açık mektubumda yine açık olarak yazarım...
Diyeceğim o ki; Türk milletinin kimliğine herkesten fazla siz saygı duyun. Türk milletinin kahramanlarına ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e herkesten fazla siz sahip çıkın.
Hülasa, büyük anma günlerinde bu milletin kahraman evladı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adının hangi saiklerle zikredilmemesi, anılmaması, her şeyden bahsedilip te sıra Atatürk’e gelince görmezlikten gelinmesinin sebebi mucibesini Sayı Diyanetten saygıyla ve önemle arz ediyorum. 18. Mart. 2022
Av. Faruk Ülker