Değil sivil okullarımız, askeri okullarımızda bile Kurtuluş Savaşı anlatılırken silah ve cephane ile akaryakıtın Sovyetlerden tedarik edildiği bizlere öğretilmedi. Zira Marshall Yardım Planı ve Truman Doktrini gereğince Türkiye Cumhuriyeti Ruslara düşman olmalıydı. Onlar komünist idi. Nasıl olurdu komünistlerin yardımıyla Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş olabilirdi? Halbuki gerçek tam da buydu. Sovyet devrimi ile Türk Kurtuluş savaşı, tarihin o safhasında emperyalizmin boğmak istediği iki kader arkadaşı idi. Atatürk ve Lenin ya birlikte yok olacak ya da birlikte savaşacaklardı. Birlikte savaştılar.
TÜRK-SOVYET YARDIM ANTLAŞMASI
24 Ağustos 1920 günü Bekir Sami Bey Başkanlığında Moskova’ya giden ilk TBMM Heyeti ile Sovyetler arasında imzalanan yardım antlaşması gereğince askeri yardımın deniz yolu ile yapılmasına karar verildi. Bölgede bulunan, 5 ton üzeri büyüklükte 28 geminin toplam taşıma kapasitelerinin takriben 7800 ton olmasına karşılık, Sovyetler Birliğinin Batum, Tuapse ve Novorosysky limanları üzerinden, Ağustos 1922’ye kadar 200 irili ufaklı deniz vasıtası ile İnebolu, Trabzon ve Samsun limanlarına 46 ayda toplam 300,000 ton harp malzemesi taşındı ve Kurtuluş Savaşı destanı yazılabildi. Alemdar ve Gazal römorkörleri ile Şahin Vapuru, Rusumat-4 Gümrük Motoru ve diğer tekneler Anadolu’nun Karadeniz’deki can damarını oluşturdular. Özellikle I. İnönü savaşında elde edilen askeri başarıdan sonra artarak devam eden Rus lojistik desteği, Kurtuluş Savaşının kaderini belirleyen ana eksen oldu.
KİMDİ BU MALZEMEYİ TAŞIYANLAR
Kurtuluş Savaşının denizler üzerindeki bu lojistik cephesinde İstanbul’dan Anadolu’ya kaçan bir avuç deniz subayı ve o dönemde silah altına çağrılan Karadenizli takacılar görev aldı. 1919-1922 arasında Bahriye Mektebi mezunu 159 güverte, 68 makine ve bir inşaiye subayı ile beş denizci doktor Anadolu’ya kaçtı ve işgalcilerle işbirliği içindeki Osmanlı Donanmasını terk ederek namus cephesine katıldılar. Toplam 233 denizci Kurtuluş savaşının kaderini değiştirdi. O dönem muvazzaf olan kabaca 1500 subay içinde, sadece 233 kişi. Diğerlerinin çoğu Haliç’teki kıçtankara gemilerini ve İstanbul’daki sıcak yuvalarını terk etmedi.
KARADENİZ MUCİZESİ
Türk denizcisinin sayesinde Atatürk, “gözüm Sakarya’da, kulağım İnebolu’da” diyebilmişti. Kurtuluş Savaşı’nda ikmal teşkilatının başında bulunan Korgeneral Muzaffer Ergüder’in, 1925 yılında bu başarı için sarf ettiği “Kurtuluş Savaşı’nda bir avuç deniz subayımız olmasaydı, ne İnönü’ler, ne Sakarya ve ne de Dumlupınar ve de dolayısıyla Kurtuluş Savaşı olmazdı” sözlerine ne eklenebilir ki?
Cem Karaca ‘’Kavga’’ isimli şarkısında işte bu denizcileri anlatır. (Üç kardeş emaneti aldılar bir dereden/İlyas, Temel, Süreyya kürekler siya siya/Emanet makinalı, tüfekler hoçkis marka..)
UÇAK GEMİSİ: BÜYÜK TAARRUZUN MEÇHUL DENİZCİLERİ
Tarihçi yazar Mehmet Perinçek, geçen haftalarda Kırmızıkedi yayınevinden çıkardığı yeni kitabı ‘’Uçak Gemisi Büyük Taarruzun Meçhul Denizcileri’’ ile işte bu kahramanları anlatıyor. (Kitabın tanıtım filmi, Youtube’da ‘’Uçak gemisi tanıtım filmi’’ yazıldığında kolayca çıkıyor.) Akışı ve kurgusu film tadında olması için senaryo ve çizgi roman formatında Kurtuluş Savaşı Donanmasının kahramanlarını anlatan bu kitabın, bir sinema filmi olarak karşımıza çıkması en büyük dileğimdir. Halkımız o zaman gerçek ‘’Survivor’’ların kim olduğunu görecektir! Büyük taarruzun kaderinde etkili olan, Almanya’dan alınıp Rus limanı Novorosysky üzerinden Şahin Vapuru ile Trabzon’a taşınan uçakların macerasına dayanan senaryoda, denizcilerin değişik gemilerde ve karada yaşadığı tarihe geçmiş pek çok kahramanlık öyküsü de okuyucuya keyifle aktarılıyor. Okurken zaman zaman heyecan ve endişe duyuyor, bazen acı çekiyor ama sonunda kitabın kapağını gururla kapıyorsunuz. Bugüne kadar egemenlerin öksüz bıraktığı isimsiz kahramanları 100 yıl sonra hatırlayan Mehmet Perinçek, Yıldırım Örer ve Alper Pala’ya takdirlerimi sunuyorum. Mehmet Perinçek, bu eser haricinde Atatürk dönemindeki Atatürk ve Lenin’in kurduğu Türk-Rus dostluğunun güçlü temellerini de Rus arşivlerine girerek ortaya çıkarmış bir bilim adamıdır. Bu belgeler sayesinde bugüne kadar bilinmeyen pek çok gerçek satha çıkmıştır. Örneğin bu dönemde Ankara Hükümeti ile Ruslar arasında Sivastopol-İnebolu ekseninde gerek diplomatik heyetleri gerekse kuryeleri taşımak üzere, AG-23, AG-24 ve AG-25 isimli denizaltıların görev yaptığı onun kitapları sayesinde öğrenilmiştir. Uçak Gemisi isimli bu yeni kitap, günümüzün karmaşasında Türk-Rus düşmanlığını körüklemeye çalışan hem içimizdeki hem Rusya’daki maceracılara iyi bir ikazdır.
E. Amiral Cem Gürdeniz