“Şimdi niye orduyla bu kadar fazla uğraşılıyor? Çünkü rejimi şu anda ayakta tutan tek o güç var. O giderse başınıza gelecekleri hayal bile edemezsiniz.

Ekonominiz belli, siyasetiniz ortada. Eğer bir de ordunuz zayıflarsa, demokrasi değil ekmek bile bulamazsınız, kan gövdeyi götürür.”

Bu sözler terörle mücadelede büyük başarılar kazanan emekli tümgeneral Osman Pamukoğlu’na ait.

***

Emekli tuğgeneral Nejat Eslen de 20 yıl önce, "Nüfus, ekonomi, bilim ve teknoloji, askeri güç" gibi milli güç unsurlarını saydıktan sonra "Politik irade sıfır ise, diğer milli güç unsurları da sıfırla çarpılmış demektir" demişti.

Aslında sadece ordu değil bütün milli güç unsurları, planlı programlı olarak zayıflatılıyor:

ORDU: Politik irade, Ergenekon ve balyoz diyerek, Türk ordusuna operasyon yaptırmışsa, iş işten geçtikten sonra “Ben yapmadım, orduya kumpas kuran FETÖ yaptı” dediyse, bugün de FETÖ’nün yerine orduda başka cemaatlere alan açılmışsa, ordu nasıl ayakta kalacak? Emir komuta zincirine değil, cemaat zincirine bağlı subaylarla ordu zayıflatılmış olmuyor mu?

NÜFUS: Milyonlarca yabancının sığınmacı adı altında Türkiye’ye getirilmesi, nüfus yapısını değiştirmek ve kuruması planlanan Türk-Arap-Kürt federasyonuna zemin hazırlamak içindir. Mevcut nüfus bu sebeple “Yeni Osmanlı”“ensar-muhacir” gibi söylemleriyle yumuşatıldı, bunlar yetmeyince Malazgirt gibi büyük Türk zaferlerine ortak çıkarılarak, “milletin çeşitliliğine dayanan yeni anayasa” için psikolojik operasyona ağırlık verildi.

EKONOMİ: Dünyanın en iyi ekonomistlerini bir araya getirseniz ve “Türkiye ekonomisi nasıl çökertilir?” sorusuna cevap aramalarını isteseniz, ancak Türkiye’de uygulanan modeli önerebilirlerdi.

Zeytin sizin, ayçiçeği sizin ama yağı İsrail şirketinden alıyorsunuz! Tütün sizin ama sigarayı, Türkiye’de Amerikan ve İngiliz şirketleri üretip size satıyor! Çiftçinin ürettiği ürünlerin para etmemesi için gıda ithalatına yol veriliyor, çiftçi ertesi yıl ekmeyince de arazisini elinden almak için yasa ve yönetmelik çıkarıyorsunuz? Ekene değil ekmeyene AB’nin gönderdiği paraları dağıtıyorsunuz ki üretim düşsün!

Faiz oranlarını enflasyon oranında tutmayıp, “Nas böyle diyor” gerekçesiyle düşürüyorsunuz, herkes Türk Lirası’ndan kaçınca kur korumalı mevduat kararıyla, halkın sırtından zengini daha zengin fakir daha fakir yapıyorsunuz.

Bütün ihalelerden yüzde 50’ya kadar varan komisyon alıp, dövize çevirerek yurt dışına kaçırıyorsunuz, döviz açığını ise yüksek faiz vererek güya kapatmaya çalışıyorsunuz! Bu arada, devletin ve milletin bütün varlıklarını yok pahasına elden çıkarıyorsunuz.

Milli varlıkların bir kısmını, yabancı yatırımcı gibi göstererek, yurt dışına kaçırdığınız paralarla, kendiniz satın aldırıyorsunuz. Sizin adınıza iş görenlerin vergi borçlarını sürekli affediyorsunuz. Bütün bunlar, tarihin kaydettiği en büyük talan sürecidir ama halkın bir bölümünü sahte dincilikle, sahte milliyetçilikle uyutuyorsunuz. Kısacası, milli güç unsurlarından ekonomiyi planlı bir süreçle yok ediyorsunuz.

BİLİM VE TEKNOLOJİ: Devletin geliştirdiği bilim ve teknoloji alt yapısını, bir aile şirketini büyütmek için kullanıyorsunuz. Üniversiteleri bilimsel bilgi üretemez ticarethaneler haline getiriyorsunuz. Fırsat eşitliğini yok ederek parası olana diploma veren, parası olmayanı cemaat ve tarikatların kucağına iten bir sistemle ülkenin geleceğini de tok ediyorsunuz.

POLİTİKA: Hedefiniz ve uygulamanız, nüfus yapısını değiştirmek, ekonomiyi, orduyu ve bilim ve teknoloji üretmesi gereken üniversiteleri çökertmek olunca, politik hedefiniz sıfır bile değil, sıfırın çok çok altında kalır.

***

İstanbul’un beş yıl İngiliz, Fransız işgali utanç verici rezil kara günler! İstanbul’un beş yıl İngiliz, Fransız işgali utanç verici rezil kara günler!

Sonuçta, Osman Paşa’nın dediği gibi ordunuz da zayıflar ve çökerse, başınıza gelecekleri hayal bile edemezsiniz!

Afganistan’ın, Suriye’nin başına gelenleri görüyorsunuz...

Editör: Kerim Öztürk