Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı olarak Atatürk’ü anma toplantısında, “Hangi amaç için olursa olsun bu milletin birlik ve beraberliğini bozmaya yönelik her söz, her tutum, her eylem doğrudan Gazi Mustafa Kemal'in emanetine ihanettir. İdeolojik bölücülükten ekonomik tetikçiliğe kadar geniş bir cephede izlerine rastladığımız marazi duruşların gerisindeki saikleri gayet iyi biliyoruz.” dedi.

Tabii ki bu doğru sözlere bir diyeceğim yok, yalnız, Ziya Paşa’nın “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” sözlerini de hiç ama hiç unutmamak gerekir.

Erdoğan ayrıca, “Türkiye bir dönem gardırop Atatürkçülerinden çok çekmiştir. Bugün de sosyal medya Atatürkçülerinin hem Atatürk'e hem ülkemize hem de milletimizin birlik ve bütünlüğüne verdiği zarar Türkiye'nin yeminli düşmanlarıyla yarışır seviyeye ulaşmıştır. Öyle ki Atatürk istismarcıları, son dönemde terör örgütleri ve onların çeşitli isimler altındaki uzantılarıyla kol kola girecek, yan yana yürüyecek kadar zıvanadan çıkmışlardır. Atatürkçülük maskesi altında emperyalistlerin ülkemiz üzerindeki hain emellerine hizmet eden bu azgın güruhu milletimizin takdirine bırakıyoruz." dedi.

Erdoğan’ın “Sosyal medya Atatürkçüleri” diye kimleri kastettiği belli değil. Sosyal medyada Atatürk ilkelerini savunanlardan hiçbirinde milletin birliğine zarar verecek bir tutum görmedim. Varsa, örnek vermek gerekir!

***

Çözüm sürecinde hem terör örgütüyle hem de terör örgütünün siyasi uzantılarıyla kol kola girenler de bellidir? Bugün “Teröristbaşı Meclis’te konuşsun” demek, gerçekleşmeyecek olsa bile devletin bütün iddialarından vaz geçmesi anlamına gelmez mi? Siz “Teröristbaşını Meclis’te konuşturalım” derseniz, öbürü de bir etnik gruba devlet vaat ediyorsa, elbette bu tutumların Atatürkçülükle bir ilgisi olamaz. Yalnız bu tür tutumların sorumluluğu, sosyal medyada Atatürkçülüğü savunanlarda aranamaz!

Milletin birliğini ve bütünlüğünü sağlayan ise devletin kuruluş felsefesidir. Bu felsefe, kısaca Atatürk’ün “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözüyle ifade edilebilir ama hukuk olarak Anayasa’nın başlangıç ilkeleri ve ilk dört maddesiyle de “değiştirilemez”dir...

Buna karşılık, "Ne mutlu Türk'üm diyene demek ilkelliktir" diyen eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’dür! Anayasa’nın ilk dört maddesini zaman zaman tartışmaya açan da AKP yöneticilerdir. “AKP sayesinde hepimiz Türk olmaktan kurtulduk” diyen de, “Anayasa’dan Türklüğü çıkaracağız” diyen de hep AKP yöneticileridir.

Erdoğan ise “Milletin çeşitliliğine dayanan Anayasa yapacağız” demektedir.

Mevcut Anayasa ise milletin çeşitliliğine değil, milletin birliğine dayanır. Bunu değiştirme girişimi hem milletin hem ülkenin birliğine zarar vermek değil midir?

***

Erdoğan, ayrıca, “Ülkemizi güney sınırlarından kuşatma girişimini, yaptığımız harekâtlar ve oluşturduğumuz güvenli bölgelerle önemli ölçüde akamete uğrattık. İnşallah önümüzdeki dönemde sınırlarımız boyunca oluşturduğumuz güvenli bölgenin eksik kalan halkalarını da tamamlayacağız. Bir başka ifadeyle terör örgütleriyle ülkemiz sınırları arasındaki irtibatı tamamen keseceğiz.” dedi.

Tampon bölgeyi Suriye sınırı boyunca uzatırsanız, hemen altında, ABD desteğiyle 100 bin kişilik ordu kuran PYD/YPG varlığının devamına izin mi vereceksiniz? PYD/YPG, orada devlet ilan ederse ne yapacaksınız?

ABD’nin Suriye’de iç savaş çıkarma operasyonuna destek verilmeseydi, ABD’nin kurduğu IŞİD’e yol verilmeseydi, ne Türkiye güneyden kuşatılacak ne de milyonlarca Suriyeli ülkeye doldurulacaktı? Sadece Suriye’nin değil Libya’nın parçalanmasına da katkı verildi. ABD, Afganistan’ı ağır silahlarla birlikte Taliban’a terk ederken, Afgan ordusunun tamamını da gizli anlaşmayla İran üzerinden Türkiye’ye gönderdi? Şu anda nerededirler, ne yapıyorlar belli değil. Bunlar Türkiye’nin birliğine hizmet mi oluyor?

***

Erdoğan, “Tarih boyunca ve bugün, güçlü toplumların, devletlerin, ülkelerin gerisindeki sır, ortak değerler, ortak idealler ve kurallar etrafındaki sımsıkı kenetlenmeleridir.” diyor.

Sorumluluk her bir Türk'ün üzerindedir!.. Sorumluluk her bir Türk'ün üzerindedir!..

Çok doğru bir tespit... Yalnız, AKP iktidarı 22 yıldır, Anayasa’nın değiştirilemez maddelerinde belirtilen ortak idealleri, ortak değerleri yok etmeye çalışmıyor mu?

Emperyalistlerin ajanı durumundaki FETÖ’ye “ne istedilerse veren” kimdi, onlarla aynı menzile farklı yoldan yürüyen kimdi? FETÖ, iktidar olmanın nakit nimetlerinden de faydalanmak isteyince ortaklık bozuldu diye bunları unutacak mıyız? Sonradan Türk ordusuna kumpas kurdukları kabul ve itiraf edilen FETÖ’nün, emniyette, yargıda ve orduda bu güce ulaşmasını kim sağladı? FETÖ, emperyalistlerin maşası ise ki öyledir; bunları 17-25 Aralık’a kadar devlete ortak yapanlar ne oluyor?

Editör: Kerim Öztürk