Türkiye olarak zor dönemeçlerden geçiyoruz; zira Büyük Ortadoğu Projesinin Türkiye ayağı, bütün acımasızlığıyla sahneye konmaktadır. İlk olarak 2004 G-8 Zirvesi’nde Amerika Birleşik Devletleri tarafından tanıtılan BOP’un asıl emeli, tarihi süreçte anlaşılmıştır ki Büyük Ortadoğu değil, Büyük İsrail’i kurmaktır. İlk günden beri açıkça söyleyegeldikleri gibi başını ABD ve İsrail’in çektiği proje, Avrupa ülkelerinin de desteğiyle planlandığı gibi işlemektedir.

Son bir yıldır hızlanan projenin Türkiye ayağı, baş döndürücü bir biçimde gem almış durumdadır. Terörün ve bölücülerin en yaman düşmanı bilinen Milliyetçi Hareket Partisi’ni de yanına alan AKP hükûmeti, son olarak Bölücü Terör Örgütü PKK’nın Türkiye Büyük Millet Meclisindeki yandaşı parti DEM ile de yakınlaşarak güç kotarmış, yüzlerce askerimizin ve emniyet görevlimizin şehadetiyle sonuçlanan birinci Çözüm Süreci’nden çok daha tehlikeli bir yola girilmiştir.

Bizler, Toprak Hattı Grubu olarak, birkaç can alıcı noktaya milletimizin dikkatini çekmek istiyoruz:

1. Bölgemizde olup bitenler, projenin sadece bir parçasıdır; bütünü doğru teşhis etmemiz gerekmektedir: Saddam’a karşı Körfez Harekâtı başlatıldığı günlerde önümüze bir harita koymuşlardı; önce Irak’ta, ardından Suriye’de, peşinden –şartlara göre- İran ve Türkiye’de kurulacak birer devlet, nihai olarak Birleşik Kürt Devleti’ni gösteren bir harita. Irak’taki devlet kurulmuş, ABD ve İsrail sınır komşumuz olmuşlardır.

Bugüne geldiğimizde; içerde biz, PKK’nın silâh bırakması ve kendini feshetmesi… gibi senaryolarla oyalanırken Suriye’deki devlet kurulmuş durumdadır. Bölge, resmî olarak Suriye Demokratik Konseyi (SDK) adıyla ilân edilmiş, ABD’nin eğitip donattığı Suriye Demokratik Güçleri (Aslında PKK) gözetiminde fiilî olarak hayata geçmiştir. 16.Mart. 2016’da ise Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu ilân edilmiştir. SDG/PK’nın Suriye devlet güçlerine katılacağı yalanı ise özellikle Türk kamuoyunu yanıltmaya yöneliktir, şu sıralar Suriye devlet güçlerine karşı savaş vermektedirler. Savaş; katılmaya karşı çıktıklarından değil, bütün yapılanmalarıyla (80.000 kadar mevcutlarıyla) bölgede kalma ısrarlarındandır. ABD, o gücü zaten bunun için hazırlamamış mıydı.

Aydınlar Ocağı'ndan Mustafa Kemal Atatürk'ü Anma Mesajı
Aydınlar Ocağı'ndan Mustafa Kemal Atatürk'ü Anma Mesajı
İçeriği Görüntüle

Biz Türkiye olarak, İsrail’in iki yaman düşmanı Saddam ile Esat’ı ‘zalim’ diyerek yok ettik ve İsrail-ABD ikilisini sınırımıza yerleştirdik. Ne acıdır ki zalimler 10 binleri katlediyordu, yeni komşular ise bir çırpıda milyonları yok ettiler.

2. Hiçbir terör örgütü yenilmeden silah bırakmaz, kendini feshetmez. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Eğer bıraktıysa istediğini almış demektir. Zaten PKK da bırakmış değildir; 11. Temmuz’da Süleymaniye’deki silah yakma töreni ise, kamuoyunu hazırlamak için kurgulanmış bir mizansenden ibarettir. Zaten silah bırakıp kendini feshettiğini ilan ettikten dört ay sonra Türkiye’den çekildiklerini duyurdular ki, bu da varlıklarını sürdürdüklerinin alay yollu ispatı olmuştur. PKK, eskiden olduğundan çok daha güçlü olarak yoluna devam etmektedir. Sessizliği, süreci kolaylaştırmak içindir. Kuzey Irak’taki kamplar ve Kuzey Suriye Özerk Yönetimi bünyesindeki SDG/PKK tam tekmil yerindedir.

3. Örgütün kendisini şartsız feshedeceği haberlerinin doğru olmadığı da yaşanarak görülmüştür. O yöndeki açıklamalar, milletimizin kinini yumuşatmaya yönelik kalmış; pazarlıklar, hem Kandil’de hem İmralı’da hem de –en tehlikelisi- milletin Meclisi’nde kıyasıya sürdürülmektedir. Partiler arası görüşmeler, mecliste kurulan ‘kardeşlik’(!) komisyonu, İmralı’yla görüşmek için atılan

siyasî taklalar… hepsi, pazarlıkların tüm ateşiyle devam ettiğinin göstergesidir. Zaten terörün temsilcisi parti mensupları her platformda pazarlık konularını çekinmeden kusuyorlar: İçi tuzaklarla dolu -sözüm ona- demokratikleşmeye yönelik yasal düzenlemeler, vatandaşlık tanımının çıkartılıp her vatandaşın Türk değil ‘vatandaş’ olarak adlandırılması, Kürtçenin resmî dil olup devlet dilinde ve eğitimde ikinci dil olarak kullanılması, Kürtçe eğitimin resmî tedrisata konulması; Kürtlerin, devletin ikinci kurucu unsuru olarak Anayasa’da yer alması, bebek katilinin cezaevinden çıkarılıp siyaset yapmasının önünün açılması, dağdaki teröristlerin de cezalarının ve adlî takiplerinin sonlandırılıp onların da siyaset yapma haklarına kavuşturulması… gibi şartlar, öne çıkan önemli başlıklardan birkaçıdır.

Dikkatleri çekmek isteriz ki; teröristler af istemiyorlar, “Suç işlemedik ki af dilenelim.” diyorlar. Öcalan da umut hakkının –ilkesel olarak- kendisinden talep beklenmeksizin devlet tarafından düzenlenmesini istiyor, yani o da af manasına gelecek hiçbir girişimde bulunmadan salıverilmek istiyor. Bırakınız talepleri ilkelerinden bile ödün vermemektedirler, isteklerini meşru birer hak olarak dayatıyorlar.

3. Millet olarak kesinlikle iyimser olma şansımız da yoktur; İspanya’da, İngiltere’de, Kanada’da olduğu gibi bazı haklar verilerek özerk bir bölge kurulabileceği saflığına düşemeyiz. Unutulmamalıdır ki; o ülkeler, sorunu çözmüş değildirler; her bölge, bağımsızlık referandumuyla halktan yetkiyi almış, ilan etmek için uygun zaman ve zemini kollamaktadır. Daha da önemlisi: Onlardaki ayrılıkçıları destekleyen hiçbir devlet yoktur. Avrupa’da –Macaristan hâriç- bizdeki Kürt hareketini –silah yardımı dâhil- desteklemeyen bir ülke bulamazsınız. Aynı amaçla kurulmuş STK’ların sayısı ise yüzlerle ifade edilmektedir. Bunun anlamı şudur: Siz, aldanıp özerk bölgeyi kurduğunuzda kesinlikle onu bu halinde bırakmaz, bütün dünya başınıza kalkarak bağımsızlığa kadar taşırlar. ‘Kuzey Irak’taki Kürdistan Bölgesi özerkliğini koruyor, bizde de olabilir.’ saflığına da düşmeyelim; şimdilik öyledir ama Irak, Suriye, Türkiye ve İran dört ayağı tamamlanınca bağımsızlığın dayatılacağını akıldan çıkarmayalım.

4. PKK ve meclisteki uzantıları hiçbir surette Kürtleri temsil etmemektedir. Zaten öncülük yapanların büyük çoğunluğu Kürt bile değil, Ermeni‘dirler. Kürtler, hem sosyolojik hem de köken itibariyle Türk ve dolayısıyla kardeşlerimizdirler, herkes gibi eşit haklara sahiptirler. Kimlik, kültür farkı vs. gibi ileri sürülen faktörler esasen yoktur ve bahanedir; şayet öyle olsaydı karşılıklı evlilikler olmazdı, mabetlerimiz ve kabristanlarımız ayrı olurdu, komşuluk dahi yapamazdık. Bu aldatmaca söylemlere kesinlikle itibar edilmemelidir. Bölücü terör örgütü ve siyasi temsilcilerinin asıl amacı, Türkiye’de İsrail’in üçüncü uydu devletini kurmaktır. Onun içindir ki, Kürt kardeşlerimiz de bu oyuna gelmemelidir. Çok iyi düşünmelidirler: Kurulacak bu devlet, kime yarayacaktır? Ne Kürt’e ne de Türk’e yaramayacağı ortada olduğuna göre İsrail ve Amerika’ya yarayacağı bellidir.

Ey Yüce Türk milleti! Sen büyüksün! Sen Kudretlisin! Sen vatana sahip çıkmayı iman bildin! Tarih boyunca, canını verdin ama bir karış toprağını vermedin! Devletini, milletini korumasını bildin! Bak, şimdi, ikisi de elinden kaymak üzeredir; milletin de vatanın da bölünmeyle karşı karşıyadır.

O halde,

Artık ayağa kalk! Demokratik imkânları sonuna kadar kullanarak çelik iradeni ortaya koy! Koy ki, kararmış ufuklarda şafak sökmeye başlasın!

NE MUTYLU TÜRK’ÜM DİYENE!