Mondros ateşkes anlaşmasıyla, 1. Dünya savaşından yenilgiyle ayrılan Osmanlı imparatorluğu, sadece bir savaşı kaybetmedi aynı zamanda bağımsızlığını kaybederek tarih sahnesinden silindi. 19. yüzyıldan beri yapılan birçok ıslahata rağmen hastalığına çare bulamayan Avrupa’nın hasta adamı, artık can çekişmekte, son nefesini vermek üzereydi. Halk aç, perişan, ordunun elinden tüm silahları alınmış, ülkenin tüm kaynakları savaşta harcanmış, devletin kasasında tek kuruş kalmamış bir halde olan imparatorluk, kaderini işgal devletlerinin merhametine bağlamıştı. Tüm bu olumsuz şartlardan çok daha kötü olan durum ise anlaşmanın 7. maddesine göre işgal devletlerine ”kendi güvenliklerini tehdit edecek herhangi bir bölgeyi işgal etme” hakkının tanınmasıydı. Bu madde düpedüz devletin bağımsızlığını kaybettiğinin ilanıydı.

 İşte 1919 yılının başlarında ülkenin içinde bulunduğu durum kısaca böyleydi. Halk bitkin, perişan, umutsuz, Saray ise tüm kontrolü işgal güçlerine bırakmış, tahtta oturan kukla bir padişah ve tamamen işgalcilere hizmet etmekle yükümlü bir hükümet. Lütfen bu anlattığım tabloyu beyninizde canlandırmaya, o günün koşullarını anlamaya çalışın.Ruhumuzun derinliklerinde işgal zamanında acı çeken insanların acılarını, korkularını, umutsuzluklarını hissetmeden kurtuluş savaşının değerini ve kazanılan zaferin büyüklüğünü anlamamız mümkün değil.

 Kurtuluş savaşı, Atatürk’ün de Nutuk’ta söylediği gibi 19 Mayıs 1919 da Samsun’ da başlamıştır. Her ne kadar bu tarihten önce ülkenin bazı bölgelerinde yerel direnişler başlamış olsa da bunların hiç biri topyekûn bir kurtuluş savaşı niteliği taşımıyordu. 19 Mayıs 1919, memleket dâhilindekitüm yerel direnişlerin tek elde toplanması açısından bir milattır. Meclisin açılışı ise Samsun’da başlayan büyük mücadelenin ikinci dönüm noktası, direnişin örgütlendiği ve Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı gündür. Bu yüzden TBMM nin nasıl açıldığını, hangi koşullarda kurulduğunu bilmek zorundayız. Zira TBMM sıradan bir meclis değil 600 yıllık imparatorluktan sonra Anadolu’nun çorak yaylalarında filizlenen yeni Türk devletinin temelini atan bir devrim meclisidir.

İhtilal meclisleri, milletlerin olağanüstü şartlar yaşadığı dönemlerde ortaya çıkan ve ihtilalı gerçekleştirmek amacıyla kurulan meclislerdir. TBMM yi de yaşanılan dönemin olağanüstü koşulları yaratmıştır. Şimdi biraz bu koşulların ne olduğundan  biraz bahsedelim.

Atatürk, Samsun’a çıktığında ülkenin içinde bulunduğu durum iç açıcı değildi. Doğudaki 15. kolordu dışında tüm ordu birlikleri dağıtılmış, devletin tüm kontrol mekanizmalarına el konulmuş, ülkenin her bölgesinde işgaller başlamış bir haldeydi. Amasya genelgesi, ardından Erzurum ve Sivas kongreleri işgalcilere karşı bir manifesto niteliğindeydi fakat bu kongreler yeterli değildi. Samsun’da yakılan istiklal ateşinin sürmesi için mücadelenin düzenli bir hale getirilmesi gerekiyordu. Bunun da tek yolu İstanbul’daki iş birlikçi hükümetten bağımsız, Anadolu’da gücünü tamamen halktan alan bir meclisin kurulmasıydı. Tarih ufukta yeni bir devletin doğuşunu müjdeliyordu ve yaşanan olaylar Anadolu’da bir meclisin kurulacağının habercisiydi.

TBMM’nin kuruluşuna kadar yaşanan süreçte en önemli olaylardan biri 28 Ocak 1920’de son Osmanlı mebusan meclisinin kabul ettiği Misak-i Millidir. Kurtuluş savaşının parolası e memleketin tapusu niteliğinde olan Misak-i millinin kabulü İtilaf devletlerini şaşkına çevirmiş, her istediklerini gerçekleştiren meclisin ihtilalcı bir karar alması korkutmuştur. Ali Rıza Paşa hükümetinin gerçekleştirdiği misak-i millinin kabulü İtilaf devletlerinin İstanbul’u işgalini hızlandırmış ve 16 Mart 1920 tarihinde İstanbul fiilen işgal edilmiştir.

 

Son Osmanlı Meclisi Meb’usan’ı azaları,  12.1.1920

 18 Mart 1920 tarihinde son toplantısını gerçekleştiren mebusan meclisi, bu şartlar altında görevini daha fazla sürdüremeyeceğini ifade ederek meclisi tatil etme kararı almıştır. 11 Nisan 1920 de ise padişahın yayınladığı fermanla meclis fesh edilerek 600 yıllık imparatorluk tamamen tarihe karıştı.

 

 

Osmanlı Meclis-i Mebusanı

Atatürk er ya da geç İstanbul’un fiilen işgal edileceğini biliyordu. Bu yüzden İstanbul’un işgal edildiğini duyduğunda şaşırmadı. İşgalin hemen ertesi gününde ordu komutanlarına çektiği telgrafta ”İstanbul’un artık görevini yerinegetiremeyecek durumda olduğunu ve en kısa zamanda Anadolu’da bir meclisin kurulması gerektiğini ifade etmiştir. 19 Mart 1920 tarihinde yayınladığı genel beyannamede Anadolu’da yeni bir meclisin kurulacağını şu maddelerle bildirmiştir:

 1. Ankara’da olağanüstü yetkiye sahip bir meclis, Milletin işlerini yönetmek ve denetlemek için toplanacaktır.

2. Meclise üye olarak katılacak zevat, Mebuslar hakkındaki kanuni şartlara tabidirler.

3. Seçimlerde Livalar esas kabul edilecektir.

4. Her Livadan beş üye seçilecektir.

5. Her Liva, Liva idare ve Belediye Meclisleri ile Müdafaa-ı Hukuk Heyeti idarecilerinden, buraların meclisleri tarafından aynı gün ve aynı celsede icra edilecek. Burada seçilecek üyelerden olacaktır.

6. Bu meclis üyeliğine her fırka, zümre ve cemiyet tarafından aday gösterilmesi ve bu mukaddes Cihada fiilen iştiraki için adaylığını istediği mahalden koyma hakkı mevcuttur.

7. Seçime her memleketin en büyük mülkiye amiri riyaset edecek ve seçimin selametinden sorumlu olacaktır.

8. Seçim, rey hakkı ve mutlak çoğunluk ile yürütme ve tasnifi; meclisçe seçilecek iki kişi tarafından ve meclis huzurunda yapılacaktır. 

9. Seçim sonunda bütün âzâların mühürlerini ihtiva eden üç nüsha mazbata tanzim edilecek, bir nüshası mahallinde, bir nüshası seçilen zata verilecek ve biri de Meclise gönderilecektir.

10. Âzâların alacakları tahsisat meclis tarafından kararlaştırılacak, yolluklar mahalli hükümetlerce temin edilecektir.

11. Seçilenler 15 gün zarfında Ankara’da toplanabilmek için isim listeleriyle birlikte derhal yola çıkarılacaktır.

12. Telgrafın gönderme saati bildirilecektir.

Ek: Kolordu Kumandanlarına, Vilayetlere, Müstakil Livalara tebliğ olunmuştur.

                                                                                                        Heyet-i Temsiliye adına Mustafa Kemal

 

 19 Mart 1920 de Anadolu’da yeni bir meclisin kurulacağını bildiren tamim.

Bu beyanname ile memleketin her köşesinde yeni kurulacak meclise gönderilmek üzere vekil seçimleri yapılmaya başlandı. Ayrıca son Osmanlı meclisinde görev alan vekillerin de istedikleri takdirde Anadolu’ya geçerek yeni mecliste yer alabileceği bildirildi. Bu teklife son Osmanlı meclisindeki birçok vekil sıcak bakmış ve İtilaf devletlerinden kurtulmayı başarabilen vekiller gruplar halinde Anadolu’ya geçmiştir.  Bu vekillerden birisi de 27 Mart’ta Atatürk’ün telgraf çekerek davet ettiği Meclis-i Mebusan reisi Celalettin Arif Beydir.

 

Vilayetlerde seçimlerin gerçekleştirilmesinden ve İstanbul’daki vekillerin Anadolu’ya geçmesinden sonra Atatürk 21 Nisan 1920 tarihinde ikinci bir tamim yayınlayarak Cumhuriyet’in temellerini atacak olan TBMM nin 23 Nisan 1920 Cuma günü açılacağını bildirmiştir.  Yayınlanan tamimin maddeleri kısaca şöyledir:

 1. 23 Nisan Cuma günü, Cuma namazından sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır.

2. Vatanın istiklâli, Hilafet makamı ve saltanatın kurtarılması gibi mühim vazifeleri ifâ edecek olan B.M.M. açılışını cumaya raslatmakla; cumanın hürmeti ile Hacı Bayram Veli Camiinde kılınacak namazdan, Kur’an tilavetinden istifade olunacaktır. Sonra Sancağı Şerif alınarak meclise gelinecek, dualar ve kesilecek kurbanla açılış yapılacaktır. Güvenliği askerî kuvvetler sağlayacaktır.

3. Zikredilen günün kutsallığını teyit için bu günden itibaren bütün merkezî vilâyetlerde Vali beyefendinin tertibiyle Hatim ve Buhari-i şerif tilavetine başlanacak; Hatm-i Şerifin son kısmı cuma günü namazdan sonra meclis önünde tamamlanacaktır.

4. Mukaddes ve yaralı vatanımızın her köşesinde bu günden itibaren Buharı ve hatm- i şerif okunacak, cumadan önce minarelerde salâvat-ı şerife getirilecek, Halife ve Padişahımızın, Din ve Devletimizin, Vatan ve milletimizin kurtuluşu için dua edilecektir.

Bunun ifasından sonra Osmanlı Devleti’nin her beldesinde hükümet makamına gelinerek meclisin açılmasından dolayı resmî tebrikler yapılacaktır. Her tarafta Cuma namazından önce mevlid okunacaktır.

5. İşbu tebliğin hemen yayın ve tamimi için her vasıtaya müracaat olunarak en ücrâ köylere, en küçük askerî kıtalara ve memleketin bütün teşkilat ve kurumlarma ulaşması temin olunacaktır. Ayrıca büyük levhalar halinde her tarafa asılacak, mümkünse çoğaltılacaktır.

6. Cenâb-ı Hak’tan tam bir muvaffakiyet temennî ediyoruz.

                                                                                                                 Heyet-i Temsiliye adına Mustafa Kemal

 

Mustafa Kemal’in Büyük  Millet Meclisi'nin açılacağına dair 21 Nisan 1920’de yayınladığı tamim

 Tamime bakıldığında halkın dini duygularını ön plana çıkaran ve yaşanılan zor koşullarda manevi gücü arttırmayı amaçlayan bir beyanname olduğu açıkça görülüyor. Keza açılış törenindeki uygulamalar da manevi duyguları güçlendirmeye yöneliktir 23 Nisan 1920 Cuma günü bütün Ankaralılar Hacı Bayram Camii’nin önünde toplandı. Caminin çift şerefesinden müezzinlerin ezan okumasından sonra cemaat, bir alayın başına Hacı Bayram Veli sancağını çekerek Ulus’taki meclis binasına doğru yola çıktılar. Sancağın arkasında Sinop Mebusu (Hoca Abdullah Efendi) başının üzerine bir rahle koyarak üzerine yeşil bir örtü örttü. Bu örtünün üzerine Sakal-ı Şerif ile Kur’an-ı Kerim konuldu.

 

 

Alay, meclis binasının önüne geldiğinde de dini tören devam etti. Kapının önünde üç kurban kesildikten sonra  Bursa mebusu Fehmi Hoca açılış duasını yaptı. Âminden sonra M.Kemâl açılış kordonunu keserek içeri girdi. Mebuslar da içeri girdikten sonra Hacı Bayram-ı Veli’nin Sancağı kürsüye dikildi. Kur’an ve Sakal-ı Şerif de kürsünün üzerine konuldu. Bütün mebuslar her bir ağızdan dua ettiler ve sonra da Buhari-i Şerif okudular.

 

 

Atatürk ve vekiller TBMM’nin açılışında dua ederken  23 Nisan 1920

 

 

 

TBMM binası önünde Ankara halkı

 

 

 

Atatürk Meclis balkonunda halkı selamlarken

Dualarla açılışı yapılan mecliste ilk konuşmayı meclisin en yaşlı mebusu olması nedeniyle Sinop mebusu Şeref Beyyapmıştır ve onun verdiği isimle meclise ”Büyük Millet Meclisi” ismi verilmiştir. Daha sonra bu ismin başına Türkiye kelimesi eklenerek meclisin adı ”Türkiye Büyük Millet Meclisi” olmuştur.

 Meclisin açılışında gerçekleştirilen tören kadar, meclisin açıldığı binanın hikâyesi de son derece ilginç ve özeldir. 1916 yılında Enver Paşa’nın Ankara’ya ziyaretinden sonra yapımına karar verilen bina İttihat Terakki kulübü olarak yapılmıştır. Almanya’dan  Osmanlı ordusunu eğitmek için gelen Von der Goltz paşanın yazdığı raporla devletin güvenliği açısından hükümetin Anadolu’ya taşınması için yapılan bina kaderin bir cilvesiyle Cumhuriyetin ilk meclisi olmuştur. Yani İttihatçılara niyet, Cumhuriyet’e kısmet…

1916 yılında Evkaf Mimarı  Salim bey tarafından planlanan 1. Meclis binası, Ankara’da bir mezarlığın üstüne inşa edilen kâgir bir yapıdır. Binanın temelleri atılıp ahşap kısımlarının tamamlanmasına rağmen, savaş şartlarından dolayı çatısı tamamlanamamıştır. Meclis açılmadan önce binanın eksikleri tamamlanmaya çalışılmıştır. Örneğin Mebusların oturması için Ankara Muallim mektebinden sıralar getirilmiştir. Elektrik olmadığı için çevredeki bir kahveden alınan petrol lambaları kullanılmıştır.  Binanın ısınması için sac sobalar kurulmuştur. Salonun koridoruna su içilmesi için üç küp konularak, üzerlerine birer maşrapa bırakılmıştır. Bu temel ihtiyaçlar dışında   Meclis kürsüsüne zafer kazanılıncaya kadar kalmak şartıyla siyah bir örtü konmuştur. Kürsünün arkasına hattat Hulusi bey’in yazdığı Hâkimiyet bila kayd-u şart milletindir” yazılı levha konulmuştur. Duvarda ise “Müslümanlar hayat işlerini, istişareye ehil olanların arasında istişare ile yapacaklardır.” ayeti yazılıdır. Cumhuriyetin temellerinin atıldığı meclisin durumu kısaca budur. Damı akan, sobası, elektriği olmayan bir bina…

Cumhuriyet’in 100. yılı yaklaşırken eğer hala vatanımızda özgürce yaşayabiliyorsak kurtuluş savaşında emeği geçen insanların fedakârlığı sayesindedir. 23 Nisan 1920 günü Ankara’nın bozkırında damı akan, elektriği, sobası olmayan bir binada 20. yüzyılın ilk ve en büyük antiemperyalistzaferinin temelleri atıldı. Bugün hala Cumhuriyet’in kıymetini anlayamayanların, kurtuluş savaşını hafife almaya çalışanların ilk meclisten almaları gereken çok dersler vardır.