Demokrat Parti Yomra belediye seçimlerinde iddialı Demokrat Parti Yomra belediye seçimlerinde iddialı
"Aziz  okuyucularım benim aciz kalemim biraz kenara çekilsin diyerek eşim Ergun Göze’nin aktüalitesini bu gün de koruyan bu yazısıyla sizleri baş başa bırakmak istedim. bu yazı  Sakarya ve 30 Ağustos’u  borçlu olduğumuz insana yakışan  büyük vasıfları taşıyan kahramanların  birinden de bahsettiği için  bana mühim geldi. 2. ordu kumandanı Yakup Şevki Subaşı Paşa’dan… Büyük Allah geçmişimizde azımsanmayacak kadar çok olan bu  kahramanları, her türlü şaibeden uzak bu asil insanları rahmetiyle kuşatsın.    

KÖŞEBAŞI DEVLET ADAMI

Ülkemiz ve devletimiz çok uzun zamandan beri eskilerin “kaht-ı ricâl”  dedikleri devlet adamı yokluğu çekmektedir. Devlet adamı adeta bir zümrüd-ü anka kuşu haline gelmiştir. Bu,bir yandan da demokrasinin marifetidir. Çünkü sandık, devlet adamı yetiştirmez, makama oturtur ama o makama liyakat vermez. Seçenlerin de isabet edip etmediklerini gösterir.

Biz ki savaş meydanından gelmiş, her biri ne olursa olsun, bir noktada devlete hizmet etmiş, fedakârlık göstermiş insanları bile “devlet adamı” sıfatına lâyık görmemiş tenkit etmişiz, bu gün sandıktan çıkanların bir kısmına  bakınca tenkitlerimizden pişman olmaktayız. Kurtuluş Savaşı’nda,. düşmana ilk kurşunu atan alay kumandanı, yahut savaşlarda yaralana yaralana vücudu kalbura dönen bir insan belki kendisinden istenen kamu hizmetini tam yapamıyorsa da, devletine önceki hizmetleriyle bir hak en azından mazeret sahibi görünümündedir.

Devlet adamı deyince bu millet önce bir haysiyet, vakar, tokgözlülük, tenezzülsüzlük, icabında fedakârlık ve sorumluluk şuuru aramıştır. bunu da ekseriya basit gibi görünen ölçülerle ifade ve tesbit etmiştir. meselâ “oturduğu koltuğun yayları ona sert gelir” cümlesinde olduğu gibi. 
Ne var ki demokratik çalkantılar ve parçalanmalar zaten bir devlet kadrosunu zor çıkaran toplumda, bürokrasi, parti ve devlet kademelerinde, boşluklar açmış üstelik irtifa ve değer kaybına sebeb olmuştur.

Bu dert Osmanlı’nın son zamanlarında  da kendini göstermişti. Nüktedan bir Ohannes Efendi anlatırlar. Yeni kabine ilan edilmiş, dahiliye nazırlığına hiç umulmayan meselâ bir “Hilmi Efendi” tayin edilmiş. Ohannes Efendiye sormuşlar “Hilmi Efendi’den de dahiliye nazırı olur mu?” Ohannes efendi kendi şivesiyle cevap vermiş “yapıncas olur”

“yapıncas” oluyor da, yapınca olmuyor. Nitekim bir çok bakan yerini doldurmuyor. iğreti duruyorlar. Liderlerin, “efendim, kumaş bu, eldeki malzeme bu ne yapalım” demelerine kulak asmayın. Onlar da daha iyi kumaş mı aradılar yoksa bana itaat etsin, akıl öğretmeye kalkmasın,  emrimden çıkmasını’mı? 

Siyaseten yükselmek, ahlâken terbiye ve  görgü itibariyle, tok gözlülük, hakka riayet, önce vatanı milleti düşünmek bakımından da yükselmiş olmayı gerektirmez mi? Hatta başkaları için meşru olanı devlet adamı sıfatıyla kendisine yakıştıramamak gibi bir asaleti gerektirmez mi? Oğullarına bakanlığından imkanlar temin eden bakanlar, hukuken mesul olmasalar bile manen milletin ayıplamasından kurtulabilirler mi?

Bütün bakanların, dış seyahatlere bu kadar itibar etmesi, hanımını alanın dünya turuna çıkması ne demektir? Bu pahalı seyahatlerde millete ne gibi bir fayda temin etmektedirler bunu açıklayabilirler mi? Bunların hepsi mi iş seyahati?

Bilhassa Başbakanımız için kimse çok geziyor diyemez. derse hemen Nasrettin Hoca’mız, mezarından kalkıp gelir “Hayır! der, çok  gezse memlekete de uğrardı” çok gezdi de ne oldu? AB’ ye gireyim derken üzerimize nice belâları sıçratmadı mı?

Harcırah tatlıdır’ diyecek olanlara bir harcırah hikayesi anlatayım. Mareşal Fevzi Çakmak’ın yardımcısı Org Asım Gündüz’den naklediyorum. Büyük Taarruz’un İkinci Ordu Kumandanı Yakup Şevki Subaşı Paşa gözlerinden rahatsızlanır. Tedavi için Viyana’ya gitmesi gerekir. İki bin lira harcırah verirler. Tedavi olur döner. Harcırahtan artan parayı iade etmeye gelir. Ordu muhasebesi şaşırır. “Avans vermedik. Bu para kanuni ve kesin hakkınızdır” iade mümkün değildir” derler. Ama Subaşı Paşa “Kabul edemem. Bu millet beni yetiştirdi, okuttu paşa yaptı, tedavi de ettirdi, saçı bitmemiş yetimin bu parada hakkı var alın ne yaparsanız yapın” der."

Hicran GÖZE'nin FACEBOOK sayfasından alıntıdır.

Editör: TE Bilisim