İzmit Belediyesi’nden Türk kültürüne manidar bir hizmet! İzmit Belediyesi’nden Türk kültürüne manidar bir hizmet!
 Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, yaptığı yazılı açıklamada "CHP her şeye evet dedi de ne oldu? " diye sorarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun MHP hakkındaki ithamlarına cevap verdi.

İşte o açıklama;

 Ahmet Davutoğlu “Gel vatandaş, gel!” dedikçe dayanamayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, destursuz bostan tarlasına girer gibi yine kendini siyaset pazarına atmıştır. Pazarda umduğunu bulamayınca da ilk iş olarak MHP’yi taşlamaya başlamıştır. 

Hatırlanacağı üzere, iki partinin genel başkanı 7 Haziran sonrasındaki koalisyon sürecinde güya ülkeyi düze çıkarmak üzere bir araya gelmişler, milleti 35 gün meşgul edip kamuoyuna umut pompalamışlardır. Sonuçta Türkiye’nin çok kıymetli 45 gününü heba etmişlerdir. 

Şimdi soruyoruz: 
CHP her şeye evet dedi de ne oldu? Ahmet Davutoğlu ile Kemal Kılıçdaroğlu bir araya gelerek bu ülkenin herhangi bir problemini mi çözmüşlerdir? Her gün sayısız can alan azgın teröre çare mi bulmuşlardır? İşsizliğe çözüm mü üretmişlerdir? Türk parasının değer kaybını mı önlemişlerdir? Ekonomik krizi mi frenlemişlerdir? Türkiye’nin uluslararası alanda yok olan itibarını mı kurtarmışlardır? Vatan evlatlarının terör gayyasında beşer onar yitirilmesine mi engel olmuşlardır?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, özellikle PKK terörünün gemi azıya alması üzerine iki partiyi koalisyon kurup ülkeyi düzlüğe çıkarmaları konusunda uyarmasına rağmen, bu değerlendirilmemiştir. Aksine, imam bildiğini okumuştur! MHP Lideri Devlet Bahçeli büyük bir pişkinlik ve arsızlıkla suçlu çıkarılmaya çalışılmış; Erdoğan ve Davutoğlu, suya yazı yazmaya, milleti aldatmaya devam etmişlerdir. Dahası, CHP koalisyon görüşmeleri sürecinde AKP tarafından kandırılmıştır. Kemal Kılıçdaroğlu, iktidarın parçası olmaya soyunmuş ama başarılı olamamıştır. 

Hafızası nisyan ile malul olan Kemal Kılıçdaroğlu’na hatırlatalım: Terörün bu kadar azmasının yegâne sorumlusu Tayyip Erdoğan ve onun emrine girenlerdir. Şimdi sanki PKK’yı azdırıp şımartanlar ve başa çıkaranlar onlar değilmiş, PKK gökten zembille inmiş, bölücü örgütün kanlı saldırıları başkalarının suçuymuş gibi davranmaktadırlar. Sanki çözüm sürecini hayata geçirerek PKK’ya istedikleri ortamı sağlayan onlar değilmiş, kentlerde kasabalarda devlet otoritesini ortadan kaldırarak PKK’ya alan açmamış gibi hareket etmektedirler. Söylemleri de tutumları da ikiyüzlü; vatanseverlikleri ve teröre karşı sözde şahin tutumları da sahtedir. Oysa bugünkü acı tablonun bütün mesuliyeti onların omuzundadır.

MHP yıllardır, AKP’yi yönetenlere “Terörle müzakere etmeyin sonra daha fazlasını isterler. Vermezseniz, daha kanlı eylemlerle karşı karşıya kalırsınız. Türk devleti teröristle pazarlık etmez.” dedikçe; partimizin kandan, gözyaşından ve anaların ağıtlarından nemalandığını söylemişlerdir. Geldiğimiz noktaya bakınız. Türkiye’nin başkentinde yüze yakın vatandaşımız bombalı saldırılarda hunharca öldürülmekte, başlarına “geçici hükûmet” takkesi geçirmiş AKP’li bakanlarsa çıkıp güvenlik zafiyeti olmadığını iddia edebilmektedirler! Türkiye, tarihinin en büyük terör saldırısı karşısında sarsılırken istifa etme erdemini göstermek bile istememektedirler! 
Oysa çözüm sürecinin mimarı AKP değil midir? Terörün bir numaralı kaynağı ve odağı olan PKK ile pazarlık sürecini başlatan, İmralı canisini ve Kandil’i siyasi figür hâline getiren, İmralı’ya heyet yollayarak sahilden Adaya gemiler kaldıran, bazı temsilcileri de gizlice bölücübaşıyla görüşen AKP değil midir?

AKP; terör konusunda sabıkalıdır. Son olarak Ankara’da, daha önce de Reyhanlı’da ve Urfa’da uğranan korkunç terör saldırıları; Erdoğan’ın sürekli eleştirdiği Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında değil, AKP’nin devr-i iktidarında meydana gelmiştir. Bu korkunç saldırılar, AKP’nin vebal ve sorumluluk hanesine kanlı mürekkeple yazılmıştır.

Bugün her ne kadar Davutoğlu, “Bu hükûmet AKP hükûmeti değil.” dese de gerçek bu değildir. Geçici hükûmet tamamen AKP’nin boyunduruğundadır. Bunu bile bile Davutoğlu ile görüşmek, ardından MHP Liderinden görüşme talep etmek, MHP buna karşı çıkınca da partimizi eleştirmek; safdilliğin, kârını bilmemenin, zavallılığın daniskasıdır. Oysa Cumhuriyet’in mimarı olan bir siyasi partinin başındaki insanın, böylesi vahim bir hataya iki kere düşmemesi icap ederdi.

Biz biliyoruz. CHP’nin ve onun çocuksu liderinin amacı çözüm üretmek değil, 1 Kasım Seçimleri yaklaşırken herkese hoş ve şirin gözükmektir. Ancak bu samimiyetsiz tutum, terörle mücadeleyi yolundan saptırır. Türkiye’nin çözüm bekleyen meselelerine hâl çaresi bulmak şöyle dursun, daha çok içinden çıkılmaz duruma getirir. Çünkü AKP’nin Türkiye’yi selamete çıkarmak ve terörü bitirmek gibi bir derdi yoktur! Bu zihniyetteki AKP’nin dümen suyunda gitmek demek; PKK’nın kanlı eylemlerinin sürmesi, ülkede girift kaosun devam etmesi demektir.

Kemal Kılıçdaroğlu, Ahmet Davutoğlu tarafından kullanılmaktadır. Davutoğlu, koalisyon sürecinde olduğu gibi yine CHP’ye yem atmış, Kılıçdaroğlu da sazan gibi oltaya düşmüştür. Olup bitenlerin asıl sorumlusu AKP iken neyin pazarlığı ve görüşmesi yapılmaktadır?

Ayrıca CHP Lideri hangi yetkiyle ve ne adına MHP Genel Başkanından görüşme talep etmektedir?

MHP, bu beyhude talebi geri çevirince hangi mantıkla “Her şeye hayır diyorlar.” ithamıyla karşı karşıya kalmaktadır? 

MHP’nin neye niçin hayır dediğini milletin vicdanına sığınarak kamuoyuna bir kez daha açıklıyoruz:

MHP olarak biz, çözüm sürecini devam ettirmeye çalışan, başı sıkışınca da onu rafa kaldırarak yalancı pehlivan kesilen zihniyete hayır dedik.

Anayasa’nın ilk dört maddesini değiştirmeye, Cumhuriyet’i yıkmaya çalışanlara hayır dedik.

17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Sürecinin üstünü örtmeye, pisliklerini gizlemeye çalışanlara hayır dedik.

Nihayet, Cumhurbaşkanının anayasal sınırlar dışına çıkmasına, bir siyasi lider gibi muhalefete laf yetiştirmesine hayır dedik.

Bunların hepsi bizim millete verdiğimiz sözlerdi. Sözümüzden dönmedik.

Ama AKP de CHP de her fırsatta sözünden dönmektedir. 

CHP; seçim hükûmetine hayır dediği hâlde, meşruiyeti olmayan bir Kaçak Saray kabinesinin Başbakanıyla masaya oturmak ne perhiz, ne lahana turşusudur?

CHP yanlış yoldadır. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu kendisini ve partisini rezil etmektedir. 

Bunun karşılığı oy almak değil, oyuna gelmek olacaktır!
Editör: TE Bilisim