Üzgünüm böyle bir soruyu sorduğum için… Üzgünüm daha evvel sormadığım için…

Ne yazık ki dindarlaşmıyoruz Araplaşıyoruz, adımızla, algımızla, dilimizle, dinimizi anlayışımızla, insanımızla ve de toprağımızla…

Arap’ın fakiri toprağımızın üstünü işgal ediyor, kentlerimizi, caddelerimizi, sokaklarımızı işgal ediyor genciyle yaşlısıyla. İşsiz güçsüz ama kızları sürmeli, erkekleri jöleli Araplar… Kendi kahveleri, kendi lokantaları, kendi dükkânları… Ve Arapça tabelalar her geçen gün biraz daha fazlalaşıyor ve giderek kanıksanıyor. İstenen de o mu yoksa…

Arap’ın zengini Cumhuriyet’imizin bin bir emekle kurduğu ve koruduğu zenginliklerini “ucuza kapatmanın” daha doğru bir ifadeyle yağmalamanın peşinde. Hem de son derece pervasızlar hatta edepsizler… Açık açık dile getiriyorlar “ucuz TL’nin” kendilerine sunduğu fırsatları değerlendirme pazarlıklarına başladıklarını. Utanılacak bir durum ama kim utanacak? Onlar mı, biz mi?

Adam öğretim üyesi, profesör utanmadan “bu ülkede Türk yok” diyor, diyebiliyor. Kendi Türk olmayabilir ama biz Türk’üz… Biz dediğim bu ülkede yaşayan ve kendini bir başka millete mensup hissetmeyen herkes.

Adam bakan yardımcısı, adam ilahiyatçı, adam bu milletin dilini, dinini, kültürünü dış etkilerden korumakla görevli adam bu milletin dilini sadece korumakla değil geliştirmekle yaygınlaştırmakla görevli. Ama adam tam tersini görev edinmiş “imam hatiplerde öğretmenlerle öğrencilerin Arapça dışında konuşmasının yasaklanmasını isteyecek kadar akıldan, izandan, insaftan ve milli şuurdan uzak. “Sen ne hâlt ediyorsun” diyen de yok.

İşe Arif Nihat Asya’nın ünlü “Bayrak” şiirinin okul müfredatın çıkartılmasıyla başlandı… “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım” diye başlayan” “Andımız” yasaklandı, Atatürk’ün “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözü kışlalardan, dağlardan, taşlardan silindi.

Ve son zamanda bir “Türkiyelilik” söylemi test edilmeye başlandı. Türk yerine Türkiyeli kavramı yerleştirilmek isteniyor bu ülkede. Biz, burası Türkiye olduğu için Türk değiliz, biz Türk olduğumuz için burası Türkiye. Biz buraya adımızla, şanımızla geldik ve buraları kanımızla, canımızla vatan tuttuk, Türkiye yaptık… Aradaki fark çok önemlidir, tuzağa düşmemek gerekir.

Ben “milliyetçiliği ayaklar altına almakla” övünenlerin ya da kendisini Türk diye nitelemekten kaçınanların “dindarlaşmak perdesi arkasındaki Araplaşmaya” seyirci kalmalarını hatta teşvik edici davranışlarını anlıyorum da yıllar yılı “Tanrı Dağı kadar Türk” olmakla övünen yol arkadaşlarımın suskunluğunu anlayamıyorum. Anlayamayacağım da… Çünkü ben Türk’üm…

Büyük dava davamı, büyük tarihçi Hüseyin Nihal Atsız “Türk Kızı” şiirinde “Bin cihana değişmem şu öksüz Türklüğümü” der. Türklük Necip Fazıl’ın dediği kadar “öz yurdunda parya” olmasa da ne yazık ki “öz yurdunda garip.” Ama olsun, varsın garip olsun, varsın öksüz olsun burası Türk vatanıdır, burası Türkiye’dir ve burası Türklerin vatanıdır.

NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE… VE NE MUTLU KENDİNİ TÜRK HİSSEDENE…

Osman Kara / Samsunhabertv Genel Yayın Yönetmeni 

Editör: Kerim Öztürk