Yaşadığımız bu depremler bizde sinirlilik, hayal kırıklığı, üzüntü, yalnızlık, suçluluk, pişmanlık, öfke, korku, endişe ve umutsuzluk gibi duygular uyandırıyor. Topyekûn acı içindeyiz. Bu duygusal acılar fiziksel bir acı kadar hatta daha ağır acı vericidir.
Bununla birlikte eğer ders alırsak bu sorunlar yüzünden aklen ve ruhen gelişebiliriz. Acı veren her şey öğreticidir. Bu depremlerden inşallah ders alır ve akıllanırız. Akıllanır da bundan sonra depreme dayanıklı evler yaparız.
Yaşarken asla bitmeyeceğini düşündüğümüz nice ağır sınav bir gün bitiyor. Her şey zamanla geçiyor, kimisi zor, kimisi kolay, kimisi derin izler bırakarak, kimisi hıçkıra hıçkıra ağlatarak, kimisi öfkeden deliye döndürerek geçer.
Bir müddet sonra sanki bu acıları, bu sorunları yaşamamışız gibi davranır, onları unutur veya görmezlikten gelirsek akıllanmamışız demektir. Hatta bu acıları unutmak için uyuşturucu ilaç alan bile olabilir.
Öfkemizi, hayal kırıklığımızı, yasımızı, acımızı elbette yaşayacağız, yaşıyoruz. Acı, sınav, üzüntü de geçiyor. Eğer başımıza gelen bir acıyı bir ömür boyu ağır bir yük gibi kalbimizde ve zihnimizde taşımak o acının etkisini daha da ağırlaştırır. O zaman zararımız daha da büyür. Bu bağlamda sosyal bilim uzmanları, psikologlar, sosyal hizmet çalışanları, psikiyatristler, din adamları, öğretmenler vb. devreye girecek ve acılarımızı dindirmeye çalışacaklardır.
Bununla birlikte unutmayalım, “Bir ders öğrenilene kadar tekrarlanır.” Dersimizi iyi anlayalım. Derslerin kendilerini tekrarlama eğilimi vardır. Sorunlardan kurtulmamın tek yolu, bakış açısını değiştirmektir. Bunu için de sorunun gerçek sebebini fark etmek, bilincimizi yükseltmek ve gerçekçi bir plan oluşturmak zorundayız.
Einstein’in dediği gibi “Hiçbir sorun, sorunun oluştuğu bilinç düzeyinde çözülemez.” Çözümsüz kaldığınız ve sonrası bir daha deneyip de çözüme ulaştığınız konularda dikkat edin, daha önce denediklerinizden farklı bir şeyler yapmışsınızdır. O zaman mutlaka, farklı bir bakış, farklı bir yol, farklı bir düşünce kısacası farklı bir bilinç sizi çözüme ulaştırmıştır. Yani aslında bizi istediğimize ulaştıran şey eylemden çok, bilincimiz, yani düşünce sistemimizdeki değişim ve bunların kararlarımızdaki yansımasıdır.
Ne kadar aktif olursak olalım, ne kadar çaba harcarsak harcayalım, dünyamız bilinç seviyemizi göre oluşur. Eğer bilinç seviyemizde ve iç dünyamızda hiçbir değişiklik olmazsa, hiçbir eylem miktarı herhangi bir fark yaratmayacaktır. O zaman, Allah korusun, benzer acıları tekrar yaşamak zorunda kalacağız.
Daha önceki depremlerden ders aldığımızı söyleyemeyiz. Tüm ülke olarak (85 milyon insan) sorumluluk almak ve üzerimize düşeni yapmak zorundayız.

Siyasal ve düşünsel bir hesaplaşma! Siyasal ve düşünsel bir hesaplaşma!

Dr. Zülfikar Özkan

Editör: Kerim Öztürk