Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.

Cumhuriyeti ilan eden Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarına minnet saygı ve şükranlarımı arz ederim.

Cumhuriyet rejimi, tarihe yön vermiş şanlı bir millet olan Türk Milletinin Devleti yönetenlerin aile ve sülale yönetimlerinden değil, milletin bizzat kendi arasından isteyerek seçip başa getirebileceği kişilerin seçilebilmesi için gereken bir rejimdir.

Cumhuriyetinin dillendirilmesi  İttihat ve Terakki iktidarında başlamış, Erzurum-Sivas Kongrelerinde ad olarak değil de yönetim olarak aktif tutulmaya çalışılmış, şekil olarak  yönetiminin yapısı ve ilk hükmü 23 Nisan 1920 konulmuştur. Dünyaya uygun bir demokrasi ve cumhuriyet anlayışın fiili olarak uygulandığı TBMM yönetiminin adı saltanat kaldırılarak 29 Ekimde Türkiye Cumhuriyeti olarak değiştirilmiştir.

Cumhuriyet anlayışı ve rejimi, geçmişe hakaret ve kötüleme, başka milletlere yaranma, başka milletlerin dayatmalarına boyun eğme, sınıf diktatöryalarına zemin hazırlayan bir rejim değildir.

Cumhuriyet rejimi, boş hayallerle övünme, yürürlüğe konulamayan demokrasiyi uygulanıyormuş gibi gösterme, üniter yapının bozulmasına izin verebilecek bir rejim hiç değildir.

Cumhuriyet, lafta değil, uygulamada fikri hür, irfanı hür olan nesillerin yetiştirileceği bir rejimdir.

Cumhuriyet, görevini yapan ve sorgulayan vatandaşların yetiştirildiği ve eller üstünde tutulan bir rejimdir.

Cumhuriyet, İslam ve Türk Milleti karşıtlığı değil milletin gerçek ve manevi değerlerine, inançlarına, kültürüne, örfüne saygı duyulan bir rejimdir.

Kırk yıl sonra bir arada olmak Kırk yıl sonra bir arada olmak

Cumhuriyet, ürettiğinden çok fazla tüketen değil tükettiğinden fersah fersah daha fazla üretilmesinin yollarını açan bir rejimdir.

Cumhuriyet, hukuk önünde en baştaki ve sıradan vatandaşların eşit olduğunun gösterileceği bir rejimdir.

Cumhuriyet, hırsızlığa, arsızlığa, yolsuzluğa, her türlü vurguna karşı olan sade yaşantısıyla helal-haram kavramlarını gereğini yerine getiren yönetici ve vatandaşların kahir ekseriyeti oluşturması gereken bir rejimdir.

Cumhuriyet rejimi, Türk Devletinin geleceğine katkı sağlayacak bütün faaliyetleri görmemezlikten gelip 29 Ekimlerde, 23 Nisanlarda, 19 Mayıslarda, 30 Ağustoslarda Anıtkabirde boy göstermek değildir.

Cumhuriyet rejimi, çözüm süreci adı altında dış güçler destekli bölücülerle başka devletlerin hakemliğinde görüşerek onların ilçe ve kasabalara hendekler kazmasına, kurtarılmış bölgeler ihdas etmesine göz yummak ve askere, polise teröristlere karşı operasyon yapmayın emirlerinin verilebileceği bir rejim  asla değildir.

Cumhuriyet rejimi bölücü katil alçağı Öcalan'a gelsin mecliste konuşsun ve umut hakkından sonuna kadar faydalansın ihanetine sessiz kalınması da değildir.

Cumhuriyet rejimi kendilerini Atatürk'ün varisi ve Atatürkçü olarak lanse eden ana muhalefet partisinin "El yükseltiyorum ve Kürtlere bir devler vaat ediyorum" ihanetinin dile getirilebileceği bir rejim de değildir.

Cumhuriyet rejimi devlet aklı diyerek bütün çirkinlikleri bu kavramıkaörtücü ağırlığında gizleyerek millet aklını ve hafızasını hiçe saymak ta değildir. 

Cumhuriyet rejimi, partilerdeki lider diktatöryalarına, devletteki parti diktatöryalarına karşı ses çıkarmayıp beni yöneten, parti liderim ve başkanım ne derse doğrudur elbette bir bildikleri vardır diyerek aklını kiraya verenlerin rejimi de değildir.

Cumhuriyet, Cumhuriyetin kurucu Mustafa Kemal Atatürk’ü kendine maske yaparak her türlü naneyi yemek te değildir. (Boğaza bakan bir okulda okul müdürlüğü yaparken Boğaziçi İmardan evimi tamir edeceğim diyerek tamir izni alan bir kişi küçücük tek katlı evini yıkarak iki katlı ve çift daire olarak yaptığı ve yine üst katına da kat atmak için demir bağlarken yıkıma gelen zabıta ve güvenlik güçlerine karşı kadınlar ellerinde çerçevelenmiş Atatürk resimlerini elleri ile yukarı kaldırarak “Atatürk’e de mi saygınız yok. Siz nasıl asker ve polissiniz” dediklerine şahit oldum. Tabi yıkıma geleceklerini bildikleri için bana gelerek Atatürk resimleri istemişlerdi. Ben de maksatlarını tahmin ettiğim için isteklerini kabul etmemiştim. Hatta yıkılacak ev sahibinin oğlu tanıdığı bir öğretmen arkadaşı bana sordu. Ne yapacaksınız diye sorunca o da “ Evimizi yıkmaya gelen, zabıta, polis ve askerleri taşlattıracağım çocuklara. O sebeple ……. Hocanın öğrencilerini isteyeceğim” cevabını vermişti. Bu çirkin talep karşısında dehşete kapılmış, adamın okulu terk etmesini söyleyerek bizzat ta dış kapıya kadar nezaret ederek  çok korunaklı olan okul bahçesinin  bütün kapılarını kapattırmıştım. Bu çok küçük ama yaşanmış bir örnektir. ) 

Cumhuriyet idaresinin faziletleri şaşalı törenlerle, şu kadar medeni olduk, sen kalbimizde yaşıyorsun, milleti sen kurtardın sen olmasaydın şimdi bizim adlarımız bilmem ne olmuştu demek te değildir.

Cumhuriyet idaresinin faziletleri daha düne kadar totaliter rejimlerin uşaklıklarına soyunan ve 1978 Taksimdeki 1 Mayıs kutlamalarına katılanların alanları insanlık düşmanı rejimlerin uygulandığı çeşitli ülkelerin bayrak ve illegal örgütlerin paçavraları, insanlara eşitlik, ilerleme vaat ettiği halde dünyaya ölüm, kan kusmuş kızıl rejimlerin diktatörlerinin posterlerini taşıyanların, Atatürk’ün partisine mensup 20 vekil bile Türk Bayrağı ve Atatürk resmi taşıyamayanların da bu günkü versiyonlarının ne cumhuriyetçilikleri ne nede Atatürkçülükleri samimi değildir.  Bunlar da cumhuriyetçi değildir.

Kısacası Cumhuriyet, boş konuşup, Cumhuriyeti içi boş kalabalıkların kutlamaları ile özdeştirerek bununla övünmek te değildir.

Cumhuriyet anlayışı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, silah arkadaşlarına ve bu vatanın kurtulmasına sözle dahi katkısı olanlara karşı minnet, şükran ve saygı duyarak, bütün Türk Milletini kucaklayan hukuk ve sevgi ile  dünya milletleri ile aramızda oluşan her alandaki farkı kapatmak, hatta, çağlar üzerinden sıçrama yaparak onları dahi geçebilecek her yönlü çalışmaya durmadan devam etmektir.

Cumhuriyet anlayışı, bütün dini ve milli bayramları, sevgiyi esas alan anlayışla içini doldurarak kutlamaktır. Kutlamalar katılımcılar ve izleyiciler tarafından farkındalık oluşturabilecek yapıda olmalıdır.

Peki, Cumhuriyet ilan edileli 101 yıl oldu. Dilimizden düşürmediğimiz Cumhuriyet idaresine yakışacak ve batının da gıpta edebileceği neler yaptık ve yapıyoruz? Bir düşünelim lütfen.

Cumhuriyetin kurucu Atatürk “Muasır milletler seviyesine çıkmamızı emretmemiş miydi?   İnsan onuruna yakışan bu yönetim rejimini çok daha fazla kirletmeden hakkını vermek “Atatürk’ün de arzu ettiği şey olduğuna yürekten inanmalıyız. Ziya Paşa “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz dediğini de bir hatırlatmış olalım. Cumhuriyete layık çalışmalar ve gelişmeler yapamadıktan sonra  ne kadar cumhuriyetçi olduğunuzu söylerseniz söyleyin cumhuriyetçi olamazsınız. Dil ile Cumhuriyetçi değil iş ile cumhuriyetçiler başımızın tacı olacaktır. Cumhuriyet Bayramımızı tekrar kutluyorum. Selamlarımla

Mehmet ARSLAN - Eğitim Yönetimi Ve Planlama uzmanı

Editör: Kerim Öztürk