1900’lü yılların başında henüz kalp ve damar hastalıkları için risk faktörleri tam olarak bilinmiyordu. Kalp krizi ve inme, Amerika’da adeta salgın hastalık gibi yayılıyordu ve özellikle orta ve ileri yaş erkeklerde kalp krizinden ölüm yaygın hale gelmişti. Böylece kalp hastalığına neden olan faktörler araştırılmaya başlandı.

Yapılan çeşitli çalışmalar sonucunda , sigara kullanımı, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, diyabet ve ailede kalp hastalığı öyküsünün olması, kalp ve damar hastalığının risk faktörleri listesinde yerlerini aldılar. Sonraki yıllarda stres de bu faktörlere eklendi.

Peki sosyal yaşam şekli , kalp hastalığı için koruyucu ya da tetikleyici olabilir miydi ?

Pensilvanya’da bulunan ve 1800’lü yılların sonunda İtalya’dan göç etmiş ailelerin yaşadığı Roseto, kendi halinde küçük bir kasabaydı. 1961 yılında Dr. Steward Wolf, bu bölgede çalışan yerel bir hekim olan meslektaşı ile sohbet ederken, bu kasabada 65 yaş altında kimsenin kalp hastası olmadığını, ve hatta kalp krizi nedeniyle ölümün çok nadir olduğunu öğrendi. Bu bilgi Dr. Wolf’u çok şaşırttı, çünkü o dönemde kalp hastalığı Amerika’da adeta salgın gibiydi.

Dr. Wolf bölgeyi incelemeye karar verdi. Bir araştırma grubu oluşturdu ve bölgenin sağlık kayıtlarını ve ölüm raporlarını incelemeye başladılar. 1935-1944 yılları arasında komşu kasaba Bangor’da kalp krizi sayısı 79’ken Roseto’da 9’du. 1955-1961 yılları arasındaki verilerde, Roseto’da 47 yaşın altındaki hiç kimse kalp krizinden ölmemişti; 55 yaşın altındaki erkeklerde kalp hastalığı belirtisi görülmemişti. 65 yaş üstü erkeklerde kalp krizi oranı, ulusal ortalamanın yarısı kadardı. Tüm nedenlerden ölüm oranları diğer yerlerden, % 35 daha düşüktü.

Araştırmacıların aklına ilk gelen, genetik avantajlar, iyi beslenme, egzersiz gibi faktörler oldu. Ancak, Roseto’lular araştırmacıları çok şaşırttı. Genetik avantaja dair kanıtlanabilir bir ipucu yoktu. Roseto halkı, sigara ve alkol kullanıyor, ağırlıklı olarak kalitesiz yağlarla besleniyor ve ağır işlerde çalışıyorlardı. Konfor içinde oldukları da söylenemezdi. Roseto’lular kendi bölgelerine sıkışmış, kendi kendilerine yeten fakir bir topluluktu.

Peki Roseto’luları ayrıcalıklı kılan neydi ?

Araştırmacılar Roseto halkını gözlemlemeye devam ettiler. Bu süreçte dikkatlerini çeken ne kadar birbirine bağlı ve sosyal ilişkileri güçlü bir topluluk olduklarıydı. Roseto’luların çok kolay bir hayatları yoktu. Çok çalışıyorlardı ve tek hedefleri çocuklarına daha iyi bir yaşam verebilmekti.

Erkekler mermer ocaklarında çalışıyor, kadınlar ise bahçe işleri ve ev işlerini hallediyor ve bazıları da fabrikada çalışıyordu. Evleri birbirlerine çok yakındı ve 3-4 kuşak aynı evde birlikte yaşıyorlardı. Yaşlılara çok saygı duyuluyor, günlük hayattan dışlanmıyorlardı. Tüm roller belliydi ve çatışma yoktu.

Halk çok sosyaldi. Büyük sofralar kuruluyor, festival ve kutlamalar yapılıyordu. Sayıları 2000’i bile bulmayan bu toplulukta neredeyse 22 tane sosyal kulüp vardı. Acı ve mutlulukta hep birlikteydiler. Roseto’da kimse kendini yalnız hissetmiyordu. Topluluk içinde gösteriş yapmak, daha fazla parası olanın bununla övünmesi ayıptı. Mütevazi ve destekleyici bir yaşamları vardı. Büyük kaygıları ve stres yoktu. Bölgede hiçbir suç kaydı yoktu ve sosyal yardım talepleri de olmamıştı.

Roseto’luların sırrı güçlü aile bağları ve sosyal yaşamlarıydı. Bu fenomen tarihe “Roseto Etkisi” olarak geçti.

Araştırmacıların Roseto halkı ile ilgili gelecek dönemler için bir tahmini vardı. Roseto’lular Amerikanlaştıkça, aradaki bu farkın kapanacağını ve Amerika’nın diğer bölgeleri ile aralarında bir fark kalmayacağını öngörmüşlerdi. Öyle de oldu.

60’lı yılların başından itibaren, toplum yapısı dağılmaya başladı. Artık Roseto’nun beyaz yakalı sakinleri olmaya başlamıştı. İyi eğitim almış Roseto çocukları, daha modern evler inşa ettiler, daha konforlu bir yaşam kurdular. Ancak sosyal bağlar zayıfladı. Roseto’da 45 yaşın altında kalp krizinden ölen ilk kişi 1971 yılında kayıtlara geçti. Gittikçe daha çok Amerikanlaşan Roseto’lular da erken yaşlarda ateroskleroza bağlı kalp hastalığı ile tanıştılar.

Roseto Etkisi

Roseto Etkisi, sosyal yaşantımızın, çevremizle olan ilişkilerimizin sağlığımız üzerindeki etkilerini gösterme konusunda somut bir örnek sunar. İnsanlar doğaları gereği, topluluklar halinde yaşayan sosyal varlıklardır.

Çevrenizle ilişkilerinizin kalitesini yükseltmek, yaşam kalitenizi yükseltmenin ve daha sağlıklı olmanın bir yolu olabilir. Yalnız yaşamaktan daha kötü olan, yalnız hissetmektir. Sadece kendini haklı gören, kendini herşeyin merkezine koyan bir yaklaşım yerine empati yapabilen, paylaşımcı ve destekleyici bir tavırda olmak, sağlıklı bir yaşamın anahtarı olabilir.

Kaynaklar

The Roseto effect: a 50-year comparison of mortality rates. – American Journal Of Public Health

Social aspects of coronary heart disease in two adjacent, ethnically different communities. – American Journal Of Public Health

Editör: Kerim Öztürk