YÜCE TÜRK MİLLETİ! 

Değerli Vatandaşlarım; 

PKK’nın 12. Kongresinde açıklanan bildiri ve PKK'nın silah bırakma kararı ile ilgili Kutlu Parti olarak bildirgemizdir: 

BOP'un Ortadoğu'da haritaları ve yönetimleri değiştirdiği bu ortamda, birdenbire PKK’nın silah bırakma konusu ve bebek katili Apo'nun umut hakkından yararlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde konuşmaya davet edilmesi, bugünkü olayların başlangıcı olmuştur. 

Geçmişte, "hesap sormazsam namerdim" diyen, pek çok konuda söz verip sözünde durmayan, pek çok sefer aldatıldığını söyleyen, bir önceki dediğinin aksine hareket edip yalan söylemiş kişilerin verdikleri veya aldıkları kararlara ne denli güven duyulabilir? 

Gizli kapılar ardında neler konuşulmakta ve ne gibi tavizler verilmektedir? 

Nitekim "Barış süreci" olarak nitelendirilen yeni oluşumda KCK’ya bağlı bütün unsurların, yani PKK, PYD ve YPG gibi unsurların silah bırakacağına dair açıklamalar yapılmıştır. 

Halbuki bugün yapılan açıklamalarda, sadece Irak'ta üstlenmiş PKK'nın silah bırakacağına dair bir açıklama yapılmış, PKK haricinde Türkiye'dekilerin durumu ile PKK'nın Suriye'deki uzantısı PYD-YPG’nin durumu ile ilgili bir açıklama yapılmamıştır. 

Üstelik PKK'ya mensup militanlardan Suriye uyruklu olanlarının PYD'ye katılımı söz konusu edilirken, Irak uyruğunda olanların da Irak'da kalmaları, Türk uyruğunda olan 4 bin kişiden bir kısmının af çıkarılarak Türkiye’ye gelmeleri, üst düzey militanların ise başka ülkelere gitmeleri kararı alındığı açıklanmıştır. 

Madem “barış” olacaktır neden bu unsurlar silahlarını Türkiye'ye teslim etmemektedir? 

Diğer taraftan, halen Türkiye'de bulunan terör örgütü mensupları silahlarını kime teslim edecektir? Bunların durumu ne olacaktır? 

Göksu Sürücü Kursu Santral Şubesi Hizmetinizde Göksu Sürücü Kursu Santral Şubesi Hizmetinizde

Bütün bu söylediklerimiz gerçekten terörü sonlandıracak mıdır? 

Zira PKK kongresinde alınan silah bırakma kararı, KCK'nın diğer unsurları olan ve ABD desteğindeki PKK gibi bir terör örgütü olup 100 bin kişilik ordu haline gelmiş PYD ve YPG'yi kapsamamakta ve hatta Suriye uyruğunda olanların da bu örgüte katılmaları söz konusu edilmektedir. 

Yani güneyimizde resmen bir terör devleti oluşmaktadır. 

Bu da demektir ki aslında PKK'nın silah bırakması Suriye'nin kuzeyinde bulunan terör gruplarının meşru kabul edilmesine yönelik bir uygulamadır. 

Bu unsurların terör örgütü olmadığını söylemek mümkün değildir. 

Bilindiği gibi Türkiye, bu örgütlerle de mücadele etmiştir. Dolayısıyla Suriye'nin kuzeyindeki yapılanma böylece meşrulaştırılmaktadır. 

Değerli vatandaşlarım;

Bugüne kadar teröre 50 binden fazla kurban verdik ve bu katliamı yapanlardan mahkum edilenlerin sayısı da yedi bin civarındadır. 

Bu terör örgütü mensuplarının salıverilmeleri söz konusu edilmektedir. 

Bu durumda şunu sormamız gerekiyor: 

Söz konusu terör örgütü yeniden silaha sarılırsa bu serbest bırakılanların durumu ne olacaktır? 
Vatan uğruna kolunu-bacağını kaybeden, evlâdını kaybeden ana-babalar bu duruma ne diyecektir? 

Bakınız; PKK'nin 12. Kongresi bildirilerinde ne denmektedir: 

Örgütün, yine tecridi kaldırılmış Apo tarafından yönetileceği, PKK'nın katı Kürt inkârının, buna dayalı imha siyasetinin, soykırım ve asimilasyon politikalarının bir sonucu olduğu, bu temelde başarıyla yürüttüğü mücadele sonucunda halkımız adına diriliş devrimini gerçekleştirerek bölge halklarının özgürlük umudu ve onurlu yaşam arayışının simgesi olduğu belirtiliyor. 

Dolayısıyla silah bırakmış gibi görünerek, Pervin Buldan tarafından da dillendirilen 4 parçalı Kürdistan'ın iki ayağının tamamlandığı, üçüncü ayağı olan Türkiye ayağının da bu süreç içinde “demokratik yollardan”tamamlanacağı ifade ediliyor. 

Aslında PKK ve siyasi ayağı Türkiye'de, gerçekte olmayan bir Kürdistan yaratma çabasından asla vazgeçmediği gibi, şartların oluşmasının bu silahsızlanma ile mümkün olacağını düşünüyor. 

Tarih göstermiştir ki, terör örgütleri kendi başlarına ortaya çıkmış oluşumlar değildir. 

Bunu yakın tarihimizde, gerek Musul meselesinde, gerekse Hatay sorununda yaşamış bulunuyoruz. 

Onları kullanan ve onlara çıkarları uğruna her türlü desteği veren dış güçler bulunmaktadır. Bu güçler ideallerinden vazgeçmiş görünmüyor.  Zira zaman zaman bu konuda açıklama yaptıklarına şahit oluyoruz. 

Bu sebeple, sözde bu barış ortamı adı altında alt yapıyı daha da mı güçlendirmeyi hedeflemektedirler? 

Değerli Vatandaşlarım;

ABD başkanı daha dün ülkedeki bütün göçmenlerin ülkeden çıkarılmasıyla ilgili kararname imzalamıştır. 

Peki biz bu kadar sığınmacıyı neden Türkiye'de tutmakta ısrar etmekteyiz? 

Öte yandan, Suriye'de meydana gelen olaylara baktığımızda, Suriye'de bir Kürt bölgesi kurulacağı, devleti yönetenlerin aklına gelmiş midir? 

İsrail’in Golan Tepeleri’ni aşıp Şam'a kadar işgal edeceği, Hizbullah'ın Suriye'yi terk edeceği, Esat’ın iktidarını kaybetmesinden sonra bir terörist olarak tanınan Ahmed al-Şara'nın iktidara gelip cumhurbaşkanı olacağı,  Suriye’deki Türkmenlerin görmezden gelineceği ve bu arada PYD'nin PKK uzantısı olarak Kuzey Suriye'de bu denli güçleneceği ve Suriye'nin geleceği hakkında söz sahibi olacağı tahmin edilmiş midir? 

Değerli vatandaşlarım;

Sonuç olarak, belli ki, Güneyimizde PKK'nın silah bırakması ve sihirli bir sözcük olan "barış" sözüyle emperyal güçlerin Ortadoğu'da plânladıkları yeni sinsi bir olayın içine çekilmiş görünüyoruz. 

Kutlu Parti silah bırakmaya evet ama bunun şartlarının şu anki yürütüldüğü şekilde olmasını asla kabul etmemektedir. 

Zira bu durumun devamında, iktidarı oluşturan gerek MHP'li, gerekse AKP'li bazı yetkililerin dile getirdikleri, "herkesi tatmin eden vatandaşlık tanımı ile adem-i merkeziyetçi bir yönetimin" gelmesi ve resmi dil üzerinde yapılacak değişikliklere kadar gideceği endişesini taşımaktayız.

Durum hakkında Yüce Türk Milleti'ni bilgilendirmeyi bir sorumluluk olarak görmekteyiz. 

Yüce Türk Milleti’ne saygıyla arz ederiz. 


Prof. Dr. Yusuf HALAÇOĞLU 
KUTLU PARTİ GENEL BAŞKANI

Editör: Kerim Öztürk