Dünya bankasının verdiyi krediyi kullanma şartları! Dünya bankasının verdiyi krediyi kullanma şartları!
SEVGİLİ ARKADAŞLAR;

Son haftalarda "siyasi kimlik ve değerler" üzerinden  siyasette meydana gelen kaygı verici gelişmeler ve özellikle Ayasofya kararı sebebiyle, zaten toplumsal hafızamızda bulunan bazı travmaları derinleştirecek şekilde özenle üretilmiş  "paranoya"larla karşı karşıyayız.

Bu paranoyalarda özetle; Humeyni İran'ı örnek gösterilerek mevcut bu gidişatın, "HİLAFET ve SALTANAT" ilânıyla sonuçlanacağı şeklinde kaygı ve tehlikelere işaret ediliyor...

Toplumsal ve siyasal gerilim ne kadar artarsa artsın veya sosyal psikolojinin verileri bu kaygılarımızı belli ölçüde yoğunlaştırmış olsa bile, yine de böylesi dönemlerde, duygulara teslim olmak yerine bilhassa "akıl, bilim ve mantık" ölçülerini asla terk etmememiz  gerekiyor...

1-Öncelikli olarak bu tür kaygı ve gerilim sebeplerinin nesnel bir şekilde varolduğunu kabul etsek bile, bu korkuların ne kadar rasyonel olduğunu, hilafet ve saltanat ilânının objektif şartlarının bulunup bulunmadığını hepimizin derinlemesine düşünmesi gerekmiyor mu? 

2-Mevcut iktidar denkleminde başta MHP ve D.Bahçeli olmak üzere, görünmeyen diğer ortakların desteğinin ne kadar önemli olduğunu dikkate aldığımızda, bu türden "paranoyaların" ne kadar gerçek olup olamayacağını bir daha düşünmemiz gerekmiyor mu?

3-İktidarın toplumsal desteğinin ilk defa %30 civarına düştüğü bir dönemde, saray yönetiminin varsa bile "hilafet-saltanat" gibi çok iddialı amaçlarını ne kadar rasyonel bir arayış olarak kabul edebiliriz ki?

4-Hadi bir çılgınlık yaptıklarını düşünelim ve siyasi ajandalarında böyle bir amaçlarının bulunduğunu varsayalım. Her adımını yaptırdığı anketlere göre atan bir yönetim anlayışı, bu konuda bir anket yaptırsa sizce nasıl bir sayısal sonuçla karşılaşır ? 

5-Bu durumda bu tür sorulara vereceğimiz cevapların rasyonel olacağı varsayımıyla, bu tür "paranoyaları" üretmenin tek sebebi; toplumsal ve siyasi gerilimi artırarak mevcut yönetimin otoriterleşme eğilimlerini daha da artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır...

Bütün bu sebep ve gerekçelerle, kurgusal gerilim ve kutuplaştırma hamlelerini analiz ederken, buz gibi bir serinkanlılıkla "akıl, mantık, bilim" ölçülerinden ayrılmamak, hukuk ve demokrasi mevzilerini zayıflatacak, siyasi ve psikolojik zemini oluşturmamak gerekiyor...

Bir düşünsenize; bizce hiç bir nesnelliği ve gerçekliği bulunmayan bu konular, "sözde muhaliflerce" siyasetin gündemine taşınırsa, bu kurgunun sahipleri ne kadar da menmun olurlar değil mi? 

Bu kurguyla hangi kesimlerin bir birine karşı konsolide edilmek istendiğini de düşünelim mi?

Bizlere düşen bu tür gerilimlerin daha da artırılmasına ve daha vahim bir toplumsal ve siyasal zeminin oluşmasına vasıta olmamaktır...

Selam ve sevgilerimle

R.GÖKDEMİR

Editör: TE Bilisim