Türk toplumu uzun zamandır çaresiz kalmış vaziyette, önüne düşecek bir baş arıyor, bir serdengeçti arıyor, bir yolbaşçı arıyor, kendisini içine yuvarlandığı çaresizlikten kurtaracak bir ışık arıyor. Geleneksel kaderciliği ile Yaradan’ın bir ümit ışığı göndermesini bekliyor. Çaresiz kalmış, çünkü önüne sunulan alternatiflerin içinde kendisini girdaptan çekip alacak kararlılıkta bir önder göremiyor. İhtiyacı olan şey, dürüst, ilkeli, bilge lider değil, güçlü ve kararlı bir önder…

Psikoloji’de, bu gibi durumlar için “öğrenilmiş çaresizlik” kavramı kullanılır. Karşılaştığımız olumsuz olaylar üzerinde denetimimizin olmadığını düşündüğümüz durumlarda ortaya çıkan duygusuzluk durumuna“öğrenilmiş çaresizlik” denir. Her ne düşünsek ve uygulasak elimizde kuvvetli bir alternatif olmadığı müddetçe çaresizce elimizdekiyle yetinmeye çalışırız. Elimizde bulunanı çöp kutusuna atmak için güçlü bir alternatif gerekecektir.

İşte içinden geçtiğimiz MHP olağanüstü kurultay sürecini bu açıdan çok önemli görüyoruz. Meral AKŞENER’in estirdiği rüzgar topluma giydirilen deli gömleğini, öğretilen çaresizliği yırtıp atacak olan rüzgar gibi esiyor.

Benzer sürecin Refah tabanı üzerinde yürüdüğü ve bu tabandan Recep Tayyip ERDOĞAN figürünün öne çıkarılarak iktidar olduğunu biliyoruz. AKP iktidar oldu ama siyasi İslam söylemini kirletti. Biz de bu türlü şaibeli bir iktidarla milliyetçiliğin kirletilmesini elbette istemeyiz.

Bu şekilde düşünen ülküdaşlarımıza acizane bir tavsiyemiz olacak.

Eğer kaygılarımız varsa bu rüzgarın es geçmeyelim ama arkasına da takılmayalım diyoruz. Bu rüzgarın içinde olalım, içinde olalım ki milliyetçiliğe şaibe bulaşmasına da engel olalım.

Bizim değişimden muradımız antidemokratik uygulamaların kaldırılması, ahde vefa sergilenmesi, istişare geleneğinin kökleşmesi olduğuna göre rüzgarın içinde olup hem lideri hem de zihniyeti değiştirelim.