Sabri Şenel * 7.08.2025 - İstanbul
Yunan’ı İzmir’e çıkarıp katliam, tecavüz, vahşet sahnelerini yaşatan İngiliz’dir. Suudi ailesini, Şerif Hüseyinleri kışkırtan; mukaddes beldeleri ve Kudüs’ü kaybettiren, Filistin’i ve İsrail’i bugünkü kan ve gözyaşına mahkûm eden yine İngiliz’dir. Katliam koalisyonu ve işbirlikçi bedevi çeteler, o gün ihanetin paydaşlarıydı. Bugün ise torunları, bu ihaneti kanları, canları, gözyaşları ve hayatları ile ödemeye devam ediyor.
İngilizlerin başını çektiği Siyonist senaryo, önce Osmanlı’yı, sonra bölge halklarını ve nihayet Türkiye’yi hedef aldı. Getirdiği ise yalnızca kan ve gözyaşıdır. Bu alçak zulme, fitneye, mezhep ve etnik çatışmaya karşı ses yükseltilmezse gelecek karanlıktır. Akacak olan yine masum ve mazlum insanların kanı olacaktır.
Libya, Suriye, Irak, Yemen ve Filistin’de ne olmuşsa, aynısı bugün ve yarın Türkiye’de yaşanacaktır. Mossad ve CIA gibi ihanet tezgâhlarında sadece katliamcılar yetişir; dün böyleydi, yarın da böyle olacaktır. Bu işgale çanak tutan kafa yapısı ne insani, ne de İslami olabilir. “Allah-u Ekber” diyerek masum insanları katleden anlayışı, İslam kökten reddeder. “Suçsuz yere masum bir insanı öldüren, tüm insanlığı öldürmüş gibidir” buyruğu bunun ispatıdır.
Vekalet savaşçısı etnik ve dinci terör örgütlerinin hamisi, kurucusu, destekçisi emperyalist ABD, ortağı İsrail, AB ve Rusya’dır. Binlerce yıllık Türk tarihi, insanlık tarihinin ortak değerlerinin milletlerin hayatına yansıdığı, temayüz etmiş model halidir. Dünyada bu kadar soykırım ve operasyon hedefi olmuş başka bir millet yoktur. Bunun sebebi, Türk milletinin kadim tarihinden gelen, insanı yaşatma odaklı, inanç, mezhep ve etnisite üzeri bir adalet ve hoşgörü anlayışıdır.
Türk milleti bu misyona sahip olmasaydı, bugün birçok millet yoktu. Türk’ün hükümran otoritesi olduğu her dönemde bu anlayış hüküm sürmüştür. Osmanlı’da bu anlayış bazen abartılı şekilde Türk’ün kendisine değil, başka etnik ve mezheplere imtiyaz sağlamak şeklinde tezahür etmiş; hatta bu imtiyazı yaşayanlar, atalarının hatırasına dayanarak “Yeni Osmanlı” geri gelsin demektedir. Halbuki tarih, Atatürk’ü çağırmıştır!
Mustafa Kemal Atatürk, emperyalist zalimlere karşı insanlığın mahşeri vicdanının sesi olarak ölümsüz bir model kurmuştur. İnanç, mezhep, etnisite gibi feodal yapılar üzerinden yürütülen çatışmalara karşı, milletleşme ve eşit yurttaşlık modeliyle büyük bir darbe indirmiştir. Bu model, dünyanın birçok yerinde bir kurtuluş umudu olmuştur, olmaya da devam edecektir.
Bu farkındalığı engellemek isteyen emperyalist akıl, yeniden devrededir. ABD, İsrail ve onların derin Siyonist ortakları boş durmuyor. Ancak şunu unutuyorlar: Gayri insani her zulüm düzeni, er ya da geç yıkılacaktır.
Türk Kurtuluş Savaşı, Atatürk’le birlikte İngiliz sömürü düzenine son vermiştir. O milli ruh, yeni işgallere de geçit vermeyecektir. Şayet ABD, İsrail, AB ve BOP’un taşeronları başarılı olursa Türkiye de Filistin ve Kudüs gibi olacaktır. Bunun için sahnedeler, halkın zaafları üzerinden Türk milletini diz çöktürmeye çalışıyorlar. Ama bir kez daha yanılacaklar!
Biz Alevi’yiz, Sünni’yiz, Kürt’üz, Roman’ız, Arab’ız… Bütün bu zenginliklerle Türk milletiyiz! "Ne mutlu Türküm diyene" sözünü ırkçılık sayan müfteriler, aslında kripto devşirme Türk düşmanlarıdır. Birlik ve beraberlik düşmanıdırlar. Bunu fark ettiğimizde, Türk Rönesansı Atatürk’ün ölümsüz ruhuyla yeniden başlayacaktır.
Söz Türk milletinindir! Emanete ihanetin bedeli vardır.
ABD, halifelik peşinde. Ankara Başkonsolosu Barrack, Osmanlı sistemi istiyor, milli devleti İsrail’e tehdit olarak görüyor. Bu nasıl Müslümanlık, nasıl Osmanlılık?
Bu ülkenin imkânlarıyla okuyup, ekmeğini yiyen herkes; ister sosyalist, ister komünist, ister dinci, ister Kürtçü, ister liboş, godoş, kripto ya da dönme devşirme olsun — ortak yanları Türk düşmanlığıdır.
Ne büyüksün, yüce Türk milleti!
Milli kimliği özümsemiş, Türkiye sevdalısı kadrolar, bu ülkeyi dünyanın yıldızı yapacaktır. Bu mutlaka gerçekleşecektir.
Bebek katili Öcalan'ın İmralı görüşme notları basına yansıdı. Özerklik, Kürdistan, “her taraf Gazze olur” diyor. Azılı katilden barış bekleyenlere yazıklar olsun!
Yıllarca uyardık: Siyaset, PKK (DEM) üzerinden dizayn edilemez. Onların ABD, AB, İsrail ve BOP’u varsa; Türk milletinin feraseti, basireti ve milli duruşu vardır. Eğilmedik, kula kul olmadık, olmayacağız!
Birkaç kişinin iki dudağı arasından çıkan isimlerle belirlenen vekillerle bu milletin kaderi belirlenemez. Asıl olan millet iradesidir. Sevr’i savunan, Lozan’a saldıran, “Kürdistan”ı dillendiren PKK (DEM), işte budur. Sevr’in şartları arasında orduyu dağıtmak, Ermenistan, Patrikhane ve Pontus vardı. Şimdi konuşması gerekenler nerede? Dilinizi eşek arısı mı ısırdı?
Konfor milliyetçileri, muhafazakârları, liberalleri, sosyal demokratları… Aman rahatınız bozulmasın! Çanakkale ve Sakarya savaşında çevre köyler asker kaçaklarıyla doluydu! Korkunun ecele faydası yoktur!
Elçibey, “Ölmesini bilmeyen özgür olamaz” diyor. İşte konunun özeti budur.
Özetle onların derdi Alevi, Sünni, Kürt, Arnavut, Arap, mezhep ya da inanç değildir. Bunlar sadece araçtır. Gerçek dertleri; petrol, doğalgaz, madenler, toprak ve su kaynaklarına çökmektir. Bunu fark edip direnmeyen herkes figüran olur ve sürünür.
Biz biriz! Kim neyse oyuz! Alevi, Sünni, Türkmen, Kürt, Arap... Yüce Türk milletiyiz! Bir olursak, milli devleti ve üniter yapıyı, tek resmi dili —Türkçeyi— korursak; bu ülke hepimize yeter.
Öcalan’a ve korosuna uyar, ayrılırsak hiç kimseye yetmez!
Saflarımızı sıklaştıralım; Türk bayrağını ve Türkçeyi kıvançta, kederde hayatımızın odağına koyalım. Aksi, yok oluş, köle oluş ve tükeniştir.
Bu böyle bilinmelidir!