1984 Eruh baskınıyla başlayan PKK terörü ile mücadelede kahraman şehit ve gaziler sayesinde örgütün beli kırılmış, 1990’lı yıllarda örgüt Türk devleti karşısında diz çökmüştü.

1999 ve 2002 arası tek bir eylem olmamıştı. AKP iktidara gelince durduk yerde PKK açılımı başlamış, PKK ile Oslo’da masaya oturulmuştu. Bu sürece karşı çıkan adeta linç ediliyordu. Karşı çıkana şehit kanlarından beslenen vampirler iftirası atıp medya gücü ile korkunç algı operasyonu yapılıyordu.

Terörle mücadelede kahraman güvenlik kuvvetleri başarı elde etmelerine rağmen adeta mağlup olmuş gibi müzakere başlatılıyordu. Bu süreçte terör örgütü militanları Suriye’de örgütleniyor, oraya intikal ediyor, ABD desteği ile PYD(PKK) silahlandırılıyor korkunç silah yığınağı haberleri basına TV’lere yansıyordu.

Bir büyük ihanet oyunu gösterime giriyor, icazetli siyaset yapmayan feraset basiret sahibi Türk milliyetçileri başta topumun kahır ekseriyeti canla başla bu ihanet sürecine karşı çıkılıyordu.

Her konuda kamuoyu araştırması yapılıp açılım sürecinde milletin ne düşündüğü yok kabul edilip adeta bir dayatma ile karşı karşıya kalmıştık. Suriye’ye giden örgüt militanlarının başımıza bela olacağını ifade edenlerin uyarıları duyulmuyor, körler sağırlar tiyatrosu oynanıyordu. İtirazları sağır sultana yatanlar kabul etmiyordu.

Yine suçlanan hakaret ve siyasi linçe uğrayan bu uyarıları yapanlar oluyordu. Sözde barış süreci aşkına terör örgütü militanları Habur’da kurulan seyyar mahkemece yargılanıyor ama militanlar hiçbir pişmanlık duymadıklarını ifade ediyor. Sonrasında PKK militanları şehir şehir ilçe ilçe otobüsle şov yapıyor. Adeta şehitler kabirlerinde bir kez daha acı çekiyor ruhları incitiliyordu.

Gaziler ise infial halinde çaresizce göz yaşlarını içlerine akıtıyorlardı. Gaziler madalyalarını iade ediyor, kahrolası  günler yaşanıyordu. PKK açılımına tepkiler dinmek bilmiyordu ama aldıran yoktu. Hangi mahfillere kime bu süreci başlatma sözü verilmiş tahmin etmek zordu.

Otobüsle şehirlerde dolaşması gereken gaziler ve şehit yakınları olması gerekirken katiller gövde gösterisinde bulunuyordu. Bu tablodan milletçe herkes rahatsız olmasına rağmen şehit yakınları ve gazilerin acısını tarif etmek imkansızdı. Bu arada terörle mücadele yasaları fiilen rafa kaldırılmış, mülki amirlerin güvenlik kuvvetlerinin eli kolu bağlanmış hiçbir müdahalede bulunamıyorlardı.

28 Ekim 1923'te Atatürk'ün İnönü'ye mektubu 28 Ekim 1923'te Atatürk'ün İnönü'ye mektubu

PKK militanları kışlada Türk bayrağını indirmeye yeltenirken bölgede örgütün hendekler kazıyarak ilçeleri, illeri işgal ediyor, devlet otoritesi akıl mantık yasa bir tarafa bırakılarak örgüte psikolojik üstünlük sağlanıyordu.

Sonunda korkulan oldu. İşgal edilen ilçeleri Diyarbakır, Sur, Mardin, Cizre vb. 800 şehit vererek yeniden geri alınıyordu. Başarılmış terörle mücadeleyi rafa kaldırıp müzakere başlatılması sonunda bu hatadan dönmenin faturası yüzlerce şehit vermek oluyordu.

Bu hatadan dönme ancak bir seçim yenilgisi ile anlaşılıyor. Ama açılım beyanları artık edilmiyor, açılım derin dondurucuya konjonktüre bırakılıyordu. Birgün kokmuş kan ve göz yaşı açılımı son kullanım tarihi geçmesine rağmen hiç uslanmadan tekrar servis edilir mi endişesi taşınırken, son günlerde gündeme düşen yeni açılım iddiaları yeni endişe ve tedirginliğe yol açmıştır.

Sahi İran Zağnos dağları ve Fırat’ın doğusuna kadar bölge PKK militanları ile kaynamaya devam ediyor. Sahi terör örgütü ve Sevr’in intikamını alan emperyalist işgalci çeteler hiç bir zaman bu hedeften vazgeçmemiştir.

Hangi taviz verilirse verilsin bölücüler “Bağımsız Kürdistan” hedefinden vazgeçer mi? Terörle mücadeleden asla vazgeçilemez terörist hain katil ancak cezalandırılır. Bu ne ilk ne sondur.

Dün İngiliz-Rus beşinci kolları bugün ABD-İsrail, AB vb. emperyalistlerinin vekalet savaşı bitmez. Terörle mücadeleden hangi bedeli ödersek ödeyelim asla vazgeçilemez. Hangi taviz verilirse verilsin devlet, millet ve vatanı bölme hesapları bitmeyecektir.

Dün azınlıkları kullananlar bugün etnik kaşıma mezhep kışkırtması hiç durmayacaktır. Çözüm, güçlü devlet, güçlü güvenlik kuvvetleri, toplumsal milli direnç milli bilinç gençleri uyarmak eğitmekten geçer.

Sabri ŞENEL – 15.10.2024 – İstanbul/Ümraniye

Editör: Kerim Öztürk