Konuya ilişkin ve buna benzer elimizde sayısız dava mevzuları var. Mutlaka her meslektaşımızda da bunlar gibi sayısız kararların olduğunu biliyoruz.

İçlerinden seçtiğimiz bu dava konusu, çok sevdiğimiz, değer verdiğimiz ve saygı değer Ümraniye’nin en tanınmış bir iş adamına ait olduğu için kendisinden de izin alarak, konunun dosyaların arasında saklı kalmasını istemedik.

Bu tür davalar gerek avukatlar ve gerekse mahkemeler için, kolay sayılacak, konusu, araştırması belli olan davalar arasındadır.

Yeni kira döneminin başlamasına en az bir ay kala karşı tarafa ihtarname çekilir. İhtarnamelerin pek etkisi olmadığından usul kuralları tamamlanmış olur sadece. Yeni kira döneminden itibaren bir ay içinde dava açılır. Delil olarak da tarafların takbis kayıtları istenir.

Sosyo ekonomik durum araştırması yapılır, gerekirse birkaç tane tanık dinlenir, tahliye konusunun somut ve samimi olup olmadığı araştırılır. Kira tespit davası olmadığından gerekirse, talep üzerine keşif yapılarak bilirkişi raporu istenir.

Tüm yargılamanın azami süresi iki yıldır. İstinaf süresi, de dahil olmak üzere 3 yılda bitecek olan TAHLİYE DAVASI olduğunu sanırım anladınız. O zamanlar arabuluculuk uygulaması olmadığından yazmadım.

Davayı açtığımız tarih, 2020 Ekim ayı. Müvekkilim oğlunun evleneceğini ve bu dairede oturacağını, buraya mesken olarak da ihtiyacının samimi olduğunu ve düğün davetiyelerini de dosyaya delil olarak sunduk tabi ki…

Araya Pandemi de girdiği için yargılama son derece yavaş. İlk duruşmaya 8 ay sonra girdik. Tüm delillerimiz dosyada toplandı. Davanın üzerinden bir yıl daha geçti , ikinci hakim de değişti.

Delilleri, incelemek ve tanıkları dinlemek için, 8 ay sonraya duruşma günü verildi. Bu arada müvekkilin oğlu da evlendiğinden bir sonraki celseye, daireye mesken olarak ihtiyacı olan oğlunun aile nüfus kaydını da sunduk.

Müvekkilimin oğlunun yeni mal sahibine ödediği kira parası ise, davalı kiracının ödediği kira parasının nerdeyse tam 5 katından bile fazla. Mesken ihtiyacının samimi olduğuna ilişkin uğradığı bu maddi zarar da delil olarak dosyamıza sunuldu…

Karşı tarafta davayı uzatabilmek için bütün hukuki haklarını kullanıyor. Haa o tarihte, dava konusu yerlerde kira paraları da en az 5 ile 8.000,00 TL arasında olmasına rağmen, müvekkilin dairesinde oturan kiracı ise 1.000,00 TL kira vermektedir.

Kiracı müvekkilimin hali vakti yerinde olmasını, merhametli ve iyi niyetli olmasını, müvekkilim düşük olan kira parasının üzerinde bile durmamasını sürücü kursu ve Sınav Dersanesi gibi işletmelerinin olduğunu da bildiğinden, yıllarca kendisini acındırarak, suiistimal etmesini bilmiştir!...

Müvekkilim aynı zamanda Ümraniye’de tanınmış iş adamı olduğu kadar, siyasetçi, sosyal medyada yazar ve bir çok defalar da bir siyasi partiden milletvekili ve birkaç defa da Belediye Başkanlığına aday olmuş , toplumun güvenine mazhar olmuş, toplumda kabul görmüş, sevilen, sayılan kişiliği olarak, tanınmış ve marka olmuş bir isim.

Bu durumu karşı tarafın avukat meslekdaşım da bildiği için;

''....Sizin müvekkilinizin buraya ihtiyacı mı var…’’ gibisinden birkaç defa da nabız yokladığı oldu…

Biz gidip, geliyoruz mahkemeye, hızlanması için de mahkemenin bizden isteyecek olduğu tüm delilleri mahkemeye gününden önceki tarihlerde sunduk. Bu arada bilirkişi raporu da geldi.

Raporda:

‘’…..taşınmazların bulunduğu adrese gidilerek heyetçe inceleme yapıldığı, iş merkezinde bulunan 4 adet bağımsız bölümün birleştirilerek bir bütün haline getirilmiş olduğu ve iş yeri olarak Sınav Dershanesi adı altında faaliyet gösterdiği tespit edildiği yine, pafta…., parsel numarada tapu kaydında 2.kat bağımsız bölümlerin birleştirilerek kat irtifaklı ve daire nitelikli taşınmazların S. Ş…. Adına kayıtlı olduğu ve bu taşınmazların Göksu Sürücü Kursu adı altında faaliyet gösterdiği, falanca yerde bir adet dairesinde de kendisi ikamet ettiği anlaşılmıştır…’’

Sık, sık hakim değişikliği nedeniyle hiçbir açık vermek istemediğimden; gelen raporda ki, ‘’Daire nitelikli taşınmazlar’’ yazan tespitten huylandım.

Bu yüzden derhal rapora itiraz ederek ilgili yerlerin daire ve konut alanı nitelikli olup olmadığı, işyeri olarak birleştirilip bir bütün halinde Sürücü Kursu adı altında faaliyet gösterip göstermediğinin açık ve net olarak yeniden tespit yapılması yönünde itiraz ederek EK RAPOR İSTEDİM.

Mübarek bilirkişi hazretleri biraz da ehli keyf olduğundan, ek raporu süresinde sunmaması davanın aleyhimize bir 6 ay daha uzamasına sebebiyet verdi. Bilirkişiler hakkında mahkemeye ihtar yazımız üzerine ikinci ek rapor istediğimiz yönde geldi.

Yani davaya konu olan yerlerin, nitelikli konut alanı olmadıkları, işyeri olarak birleştirildiği şeklinde şek ve şüpheye mahal bırakmayacak şekilde yenisi gelmiş oldu….

Nihayet üçüncü hakime hanımda yeni geldiklerinden ve dosyaya muttali olmadığından (bilgisi olmadığından) bize göre on dakika incelenerek dosyanın içeriği öğrenilebilecek nitelikte olduğunu düşünüyoruz. Bu arada karşı tarafın sık, sık süre kazanmak amaçlı itirazlarından dolayı tartışmalarımız eksik olmuyor tabi ki…

Neyse, zapıt tutanağı yazıldı tam dışarıya çıkacağımız zamanda hakim;

‘’….Davacı tarafın oğlunun evlenip, evlenmediğine ilişkin tutanakların ilgili Nüfus Dairesinden istenilmesine…’’ dediği anda kafamın tası artık iyice attı.

-Sayın Hakim’im o sizin dediğiniz husus nerdeyse bir yıl önce evlendiklerine ilişkin tarafımızdan ve re’sen aile nüfus kayıt örneğini sunmuştuk. Nüfus İdaresinden neyin kaydı istenecek?!..

- Avukat bey, bu evrakı siz sunmuşsunuz ben mahkeme kararıyla evli olup, olmadıklarını istiyorum….’’

- Sayın Hakim’im yani siz bizim sunduğum mühürlü ve resmi evrakın sahte olup, olmadığını mı araştırmak istiyorsunuz?!..

- Hayır onu ima etmedim ama ben istemek durumundayım.

Bunun üzerine mahkemeniz müvekkilimin oğlunun kirada oturup ,oturmadığını da incelemek isteyecektir. Biz bu evrakları da şu tarihte sunmuştuk ama davanın daha fazla uzamaması için bunların da yeniden nüfus ve Tapu Müdürlüğünden sorgulanmasını da talep ediyoruz dedim ve bağladım.

-Avukat bey sinirlenmenize lüzum yok, ilgili belgeleri ve delilleri toplamak durumundayız…

-Tamam bizim ona bir şey dediğimiz yok, aynı evrakların aynı yerden ikinci defa istenmesinin mantığını anlamış değiliz…Veya dosyayı belki de incelemek zamanı ve fırsatı bulmamış olabilirsiniz.

…..

Dördüncü yılın sonunda, mahkemenin adı da, dosya numarası da ve hakim de yeniden değişerek karar aşamasına gelindi. Fakat müvekkilin oğlunun kirası gittikçe yükselirken, davalının ödediği kira bedeli ise halen 4.000,00 TL olarak devam etmektedir.

Bu yüzden, müvekkilim oğlu adına, kendi üzerine kayıtlı bir daire almak durumunda kaldı. Mülkiyet hakkı ve mal edinme hakkı da kutsaldır. Mahkemelerde dahil hiç kimse bu hakkın kullanılmasını ve mal iktisap edinmesini engelleyemez…

Nihayet dosya tekemmül etti, incelenmesine ve araştırılmasını gerektirecek bir husus kalmadığı anlaşıldı.

Yaz kızım;

Gereği Düşünüldü:

Davacının, İstanbul İlinde 8 adet konut niteliğinde taşınmazı olduğu , ihtiyaç iddiasında bulunan oğlu, falanca tarihte evlendiği, konut niteliğinde bir taşınmazı da olduğundan, bu sebeple davacının taşınmazına ihtiyacı olmadığı,….davacının aynı taşınmazda başkaca daireleri olduğu, ihtiyacın gerçek ve samimi olmadığı… gerekçesiyle İstinaf yolu açık olmak üzere davanın REDDİNE…

Şeklinde karar verildi, biz artık boş konuştuğumuzun farkında olduğumuzu bile, bile bu şekilde fahiş bir hata yapılarak davanın reddine karar verilmesini sindiremiyorum... Davanın kazanılıp, kaybedilmesinin de ötesinde bir şey bu!.. Açıkça yasaya aykırı olan yanlış değerlendirme ve hata yapılması söz konusudur...

Tabi ki bir davanın iki tarafı var ya kazanırsın ya da kaybedersin. Bu son derece doğal. 30 yıllık meslek hayatımızda çok kazandığımız davalar olduğu gibi, kaybettiklerimiz de oldu. Bunun bizim için sorgulanmaya değer bir tarafı yok…

Karar verildi ama mahkemeden çıkmıyorum!...

-Sayın Hakim; siz bilirkişi raporunu ya okumadınız ya da; iş yeri ile konut farkını ayıramadınız. Müvekkilimin 8 adet konutu yok, bunların hepsi işyerleridir.

Toprak Hattı Grubu’ndan Kamuoyuna Sert Uyarı! Federal devlet mi isteniyor?
Toprak Hattı Grubu’ndan Kamuoyuna Sert Uyarı! Federal devlet mi isteniyor?
İçeriği Görüntüle

Konut olarak nitelendirdiğiniz tüm taşınmazlar raporda da iş yeri olarak Sürücü Kursu ve Dershane olarak faaliyet gösterdiği açık ve net olarak belirtilmişken,…

Ben konuşmaya devam ediyorum. Halbuki karar açıklandıktan sonra konuştuğum ve itiraz ettiğim çok vaki değildir. Ama bu sefer ki başka!...

- Avukat bey yargılama bitti, İstinafa gidebilirsiniz.

-Tabi ki gideceğiz, gideceğiz de; fakat, siz davanın maddi değeri olarak İstinaf Mahkemesine gidilemeyeceğini bilmiyor musunuz? Dedim dosyayı da masaya vurarak çıktım…

Sinirim davanın reddine değil, yapılmayacak bir fahiş hataya tepkim var!..

***

Belirttiğimiz gibi, Davanın REDDEDİLMESİNE DEĞİL, raporda açık, seçik işyeri olarak belirtilen bağımsız yerlerin mahkemece konut alanı olarak değerlendirilmiş olması adalete de, hukuka da, aykırıdır.

Hukuk kurallarının ihlalidir bu!...

Genellikle iş davalarında işçi haklarından yana, tahliye ve kira tespiti gibi davalarda ise kiracıdan yana mahkemelerin taktir yetkilerini kullanmalarında bir sıkıntı yok.

Yani, kanunda hakimin taktirine bırakılan durumlarda, hakimin durumun gereklerini ve niteliklerini dikkate alarak ve de haklı sebeplere dayanarak hüküm vermesi gereken durumlarda hakimler taktir yetkisine sahiptir. (TMK. Mad 4) Fakat taktir yetkisi sınırsız değildir. Hukukun temel ilke ve kaidelerine uymak kaydıyla bu mümkündür…

Hukukçular bilir. Her dava açıldığı zamanda ki şartlara göre göre değerlendirilmeye tabidir. Dolayısıyla açıldığı tarihte aylık 1.000,00 TL yıllık 12.000,00 TL kira bedeli olduğundan 5 yıl sonra biten davamızın değeri, Bölge Adliye Mahkeme HMK’nın 341. Maddesine göre belirtilen miktarın altında kalmış olduğundan yine HMK’nın 346 ve 352. Maddeleri gereğince reddedileceği yasada açık, açık yazılıdır.

Nihayet aynen dediğimiz gerekçelerle, İstinaf Mahkemesi yıllık kira bedeli 12.000,00 TL’nin yasal sınırın altında kalması nedeniyle talebimiz reddedildi.

Peki İstinaf mahkemesinde dava açıldığı tarihteki yani 5 yıl önceki kira miktarına göre karar ittihaz edilirken, yerel mahkemenin, müvekkilin oğluna davadan dört yıl sonra konut almak zorunda kalması ise neden bu değerlendirmeye tabi olmamaktadır?!..

Tamam bu dava bir kira tespit davası değildir ama, konuta ihtiyacı olan kişinin mal sahibine ödediği aylık 20.000,00 TL kira öderken, tahliyesini istediği davalının ise aylık 3.000,00 TL ödemiş olması hak ve hakkaniyet ölçülerine riayet edilmemiş olması, açıkça hukuka ve adalete aykırıdır!…

En önemlisi de; raporda da belirtilen, iş merkezi olarak faaliyet gösteren taşınmazlar hangi hukuk kaidesiyle ve hangi mantıkla konut alanı olarak değerlendirilmiştir?

Ve bu hukuk dışı karar kesin nitelikte olduğundan müvekkilin yaşadığı zaman ve hak kaybı hukuka uygun mudur? İstinaf değerlendirilmesi mümkün olsaydı,, yerel mahkemenin kararının zaten bozulacak olmasından hiç bir şüphemiz de yoktu...

Bu ve buna benzer kararlarda; hukuku geçtik de, adaletin bunun neresinde olduğunu soruşturmadan geçemiyoruz... 16.07.2025

Av. Faruk Ülker