Bu yazımız gelin beraberce Atatürk döneminde Ramazanların nasıl geçtiğini ve dinî bayramları araştıralım. Bakalım birilerinin iddia ettiği gibi Atatürk zamanında dînî bayramlar yasaklanmış mı? Yoksa özgürce kutlanmışı?
1929 yılı ramazan ayının geldiğini baş sayfada duyuran Cumhuriyet gazetesinin haberine göre gece şehirde gezen davulcular mübarek ayın geldiğini ilan etmişlerdi. Müftülük camilere Ramazan için vaiz tayin etmişti. Ramazan’ın ilk gününde iftar vakti 17.40, imsak ise 05.19’du.[1]
Akşam gazetesi, Ramazan Bayramı için her tarafta büyük hazırlıklar olduğunu, şeker satan tezgâhların önünde uzun kuyruklar oluştuğunu ve bayramın en büyük eğlencesinin futbol maçları olacağını duyurmuştu.[2] Cumhuriyet’in haberine göre devlet erkânı ve memurların katılacağı resmî bayramlaşma töreni 13 Mart 1929 Çarşamba günü saat 13’te yapılmıştı. İstanbul’da Cumhuriyet Halk Partisi Erenköy Ocağında, Erenköy Halk Kütüphanesinde, Üsküdar Muallimler Birliğinde, İstanbul Lisesinde, Halk Musiki Cemiyetinde toplu bayramlaşmalar yapılmıştı.[3]
1929 yılının Kurban Bayramı Mayıs ayına denk gelmiştir. 20 Mayıs 1929 tarihli nüshasının manşetini mübarek Kurban Bayramı’na ayıran Cumhuriyet gazetesi, okuyucularının bayramını kutladıktan sonra, savaş zamanında her yıl binlerce vatan evladının kurban edildiği acı kurban bayramlarının Cumhuriyet idaresi sayesinde geride kaldığını ve bayramın bayram gibi kutlandığı barış günlerine nihayet ulaşıldığını vurgulamıştır:
“Cumhuriyet idaresinin bize temin ettiği bu mesut ve neşeli bayramlardır ki ancak bayram denilmeğe layıktır. İstibdat senelerinde ümitsiz ve karanlık bayramlarda nasıl bayram edebilirdik? Harp senelerinde, vatan ağlarken bayramlarda nasıl sevinebilirdik? Mütareke senelerinde düşman esareti altında gözyaşları içinde bayram etmek kabil miydi ki bayram edelim? Ancak şimdi aziz Cumhuriyetimizin sayesinde hür, mesut ve hakiki bayramlar görüyoruz! Gazetemiz muhterem karilerine (okuyucularına) bayramlarını tebrik eder ve Türklüğün her gününün saadet ve sevinç dolu bir bayram olmasını temenni eder.”[4]
Akşam gazetesi, 1930 yılı Ramazan Bayramı öncesinde seyyar şekercilerin çoğaldığını ve fakir halkın seyyar şekercilere ilgi gösterdiğini yazmış ve badem ezmesi satışlarında hile yapanların cezalandırılacağını duyurmuştur.[5] Vakit gazetesi de yaklaşan bayram öncesi fakir çocuklara bayramlık elbise dağıtıldığından, bayram yerlerinde salıncaklar ve atlı karıncalar kurulduğundan bahsetmiş ve bayram alışverişinin neden olduğu kalabalıktan faydalanmak isteyen dilencilerin zabıta ekiplerince toplandığından bahsetmiştir.[6]
Kurban Bayramı haberleri incelendiğinde Cumhuriyet gazetesinin geçen yıl olduğu gibi okuyucularının bayramını manşetten kutladığı görülmektedir. Gazete, bayramı geçirmek üzere İstanbul’a gelenlerin kalabalığından, havanın güzel olması nedeniyle insanların gezintiler tertip edeceğinden bahsetmiştir. Bunun yanı sıra, başyazar Yunus Nadi’nin kurban kesmenin vahşet olmadığını ifade eden, İslam dininde kurban inancının yerini anlatan uzunca bir yazısı göze çarpmaktadır.[7] Atatürk’e yakın bir isim olan Yunus Nadi’nin böyle bir yazı kaleme alması ve yazının rejime yakın yayın organı Cumhuriyet’te yayınlanması oldukça önemlidir. Bu durum bizlere rejimin dinî bayramların kutlanması konusunda olumsuz bir tavır takınmadığını ispat etmektedir.
1931 yılında Ramazan ayının gelişi ikindi vakti yapılan top atışlarıyla duyurulmuştu. Ramazan gecelerine mahsus olmak üzere İstanbul’da boğaz iskelelerinden köprüye ek vapur seferleri düzenlenmişti. Her akşam köprüden saat başı hareket edecek bir vapur sırasıyla İstinye, Yeniköy, Kireçburnu, Büyükdere, Sarıyer, Yenimahalle ve Rumelikavağı’na uğradıktan sonra Anadolukavağı’na geçecekti. Bayram yaklaştığında İstanbul postanesinde yoğun bir telgraf ve mektup trafiği yaşanmıştı. Himaye-i Etfal Cemiyetinin bastırdığı tebrik kartları postane gişelerinde on liradan satışa sunulmuştu. Postane gişeleri gece geç vakitlere kadar açık kalmış, birbirinin bayramını kutlamak isteyen halkın telgraf ve mektupları kabul edilmişti.[8] Ramazan ayı yine ikindi vaktinde duyulan top atışlarıyla son bulmuş, Müslümanlar son iftarlarını 21 pare top atışıyla karşılamışlardı. Ertesi sabah bayramın geldiğini ilan eden 21 pare top atışıyla beraber bayram namazı kılındı. Üç gün boyunca bayramı hatırlatmak üzere beş vakit 21 pare top atılmaya devam edildi.
1932 yılının ramazan atmosferini Cumhuriyet gazetesi şöyle anlatıyordu:
Dün davul çalarken çocuklar şöyle bağırıyorlardı. “Ramazan geldi hoş geldi baklava tepsisi boş geldi!” Bugün ramazan. Eski an’aneden yadigar kalma bazı merasim gene Ramazanla beraber bizi karşılıyor. Şekerci dükkanlarını reçel kavanozları, bakkalların camekânlarını güllaçlar, fırınların tezgâhlarını pideler ve simitler süslüyor. Şehzadebaşı’nda bazı gazinolarda ve çayhanelerde yapılan hazırlıklar bitti. Minareler donanıyor, toplar atılıyor. Yalnız bunlardan birinin eksik olacağını zannediyorduk. Belediye bu sene iptidai bir adet olan davulu menetmek niyetinde idi. Fakat şu satırları yazdığımız sırada sokakta davullar olanca şiddet ile çalınıyorlar ve çocuklar “Ramazan geldi hoş geldi baklava tepsisi boş geldi” diye bağırıyorlar.[9]
Bahsedilen bu hazırlıklarla ramazana giren İstanbullular, Türkçe Kur’an tilavetini dinlemek için önce Yerebatan Camii’ne, Kadir Gecesi’nde ise Ayasofya Camii’ne akın etmişlerdi. Yerebatan Camii’ne yaklaşık kırk bin kişi gelmiş, yalnız cami değil cami önündeki cadde de cemaatle dolup taşmıştı. Kadir Gecesi’ne katılan kişi sayısı daha fazlaydı. Neredeyse yetmiş bin kişi Kadir Gecesi’ni Ayasofya’yada geçirmişti. Barış içinde geçen ramazanın tadı elbette bambaşkaydı, zira on yıl önce şehir İngiliz süngüsü altındaydı.
1933 yılının Ramazan ayında her yıl olduğu gibi minareler ışıklandırılmıştı. Beyazıd Camii’nde ramazana özel bir sergi açılmıştı.[10] 23 Ocak’a denk gelen Kadir Gecesi camilerde coşkuyla kutlanmıştı. Cumhuriyet gazetesi, Kadir Gecesi dolayısıyla Ayasofya başta olmak üzere Süleymaniye, Sultanahmet, Beyazıt ve Fatih camileri dâhil bütün camilerde dinî organizasyonlar yapıldığını, seçkin hafızlar tarafından Kur’an okunduğunu, tevhit ve tekbirler getirildiğini, bu mübarek gece şerefine sabaha kadar açık tutulan camilerin cemaatle tıklım tıklım dolduğunu yazıyordu.[11] Milliyet gazetesi yaptığı haberde, her sene alışılageldiği üzere bu sene de Ayasofya’da yoğun bir kalabalıkla dinî tören yapıldığını ve şehrin en güzel müezzinleri tarafından mevlit okunduğunu aktarmıştı.[12]
Kurban Bayramı haberlerini incelediğimizde İstanbul’a çeşitli yerlerden 10.000 kurbanlık koçun getirildiğini ve hızla satıldığını görüyoruz. Cumhuriyet gazetesi kurbanlık satışındaki bu hareketliliğin nedenini fiyatların geçen yıla göre daha ucuz olmasına bağlıyor. Gazete, 12 okkalık bir koyunun 5 liradan satıldığını belirtiyor ve fiyatların arefe günü iyice düşeceğini de ekliyor.[13] Bayramın yaklaşması nedeniyle tren seferlerinde indirimli tarife uygulandığını, sinema ve eğlence yerlerinin bayram için hazırlıklar yaptığını ve kurbanlık hayvan satışlarının kasaplardaki et fiyatlarını aşağı çektiğini de yine Cumhuriyet’ten öğreniyoruz.
1934 yılının Kurban Bayramı’nda İstanbul’a getirilen kurbanlık sayısı bir önceki yıla göre artarak 17.000’e çıkmıştır. Arefe günü sokaklar ve caddeler bayram alışverişi yapan insanlarla dolup taşmıştır. Şehrin belli başlı meydanlarında sürüler görülmektedir. Üniversite meydanının arka taraflarında büyük bir kurban pazarı kurulmuştur. Koyunlar 8 liradan başlayan fiyatlarla satılmaktadır.[14]
1935 yılında Ramazan ayının gelişini Cumhuriyet gazetesi şu sözlerle duyurmuştur:
“Bugün Ramazan’ın birinci günüdür. Dün gerek camilerde ve gerekse Müftülükte hazırlıklar yapılmış ve toplar atılmak suretiyle Ramazan’ın geldiği halka haber verilmiştir. Her yıl Beyazıt camisinin avlusunda kurulan ve öteberi satan sergiler dünden itibaren gene kurulmağa başlanmıştır. Ramazan münasebetile fırınlar Ramazan pidesi çıkarmağa başlayacaklardır. Güzel havalarda minarelerde mahyalar kurulacaktır.”[15]
Ramazan Bayramı hazırlıklarını anlatan ve hayırsever cemiyetlerin fakir çocuklara kıyafet dağıttığını ifade eden Milliyet, bayram kalabalığı nedeniyle tren seferlerinin gecikmeli yapılacağı bilgisini aktarırken[16] Cumhuriyet gazetesi Ramazan Bayramı’nın ay sonuna denk gelmesine rağmen herkesin, üst baş düzmekten, ufak tefek hediye almaktan geri kalmadığını bildirmektedir.
1936 yılı Kurban Bayramı için İstanbul’a gelen kurbanların 7-16 liraya satıldığını,[17] bayramın neşeli geçtiğini, insanların Adalar’a, Boğaz’a ve kırlara gittiğini Akşam gazetesinden öğreniyoruz.[18]
1937 yılı Ramazan Bayramı’nda Cumhuriyet gazetesindeki “Hem Nalına Hem Mıhına” başlıklı köşesinde eski bayramların ıstırap içinde geçtiğini anlatan Abidin Daver şunları söylemiştir:
“İstibdat (Sultan Abdülhamid) devrinin boğucu yıllarında doğmuş, yaşamış ve artık ihtiyarlamış olan bizlerin bugün her türlü kaygıdan ve korkudan uzak, müstakil ve başımız dik bayram ederken duyduğumuz sonsuz saadeti Cumhuriyet devrinin mesut doğmuş çocukları asla duyamazlar. Yaşını başını almış, kocamış nesillerin bayramı bir başka bayramdır. Çünkü yüreklerimize bayram sevinci ve saadeti yeni yeni girmiştir.”
1938 yılında ramazan ayının geldiği Cumhuriyet gazetesinde “Bugün Ramazan’ın biridir. İstanbul Müftülüğü bu münasebetle camilere vaizler tayin etmiştir. Bu vaizler bilhassa Millî işlerimize ve hayırlı müesseselerimize karşı olan vatan borçlarını telkin edecekler gece camilere kurulacak mahyalarda gene aynı fikirleri ihtiva eden vecizeler yazılacaktır. Ramazan dün öğleden sonra top atılmak suretiyle ilan edilmiştir.” şeklinde duyurulmuştur.[19] Ramazan Bayramı, Atatürk’ün vefatından hemen sonrasına denk geldiği için matem içinde geçmiştir. Cumhuriyet, 1938’in Ramazan Bayramı’nı “Yaslı ve Kara Bayram” şeklinde duyurmuştur.[20]
Toparlayacak olursak, Atatürk döneminde ramazan ayının gelişinin top atışları eşliğinde coşkuyla ilan edildiğini, minarelerin aydınlatıldığını, çeşitli sergilerin kurulduğunu ve bu mübarek aya özel iftar sonrası etkinliklerin organize edildiğini söyleyebiliriz. Bayram öncesi kurulan giysi ve şeker tezgâhları, kurban pazarları, sokaklarda yaşanan bayram hareketliliği günümüzdekiyle bire bir örtüşmektedir. Dönemin basınının ramazan ayı ve dinî bayramlarla ilgili haberleri özgürce yazabildiği gözlenmektedir. Özellikle rejimin yarı resmî yayın organı diyebileceğimiz Cumhuriyet gazetesinin Ramazan ayının gelişini bir gün önceden okurlarına duyurması, mübarek ay boyunca imsakiye yayınlaması, hediye çekleri vermesi, bunun dışında başyazar Yunus Nadi’nin kurban kesmenin vahşet olmadığına dair yazılar kaleme alması, Atatürk’ün ramazan ibadetinin yerine getirilmesi ve dinî bayramların kutlanmasıyla herhangi bir problemi olmadığını ispat etmektedir.
KAYNAKÇA
[1] Cumhuriyet, 11 Şubat 1929.
[2] Akşam, 13 Mart 1929.
[3] Cumhuriyet, 13 Mart 1929.
[4] Cumhuriyet, 20 Mayıs 1929.
[5] Akşam, 1 Mart 1930.
[6] Vakit, 28 Şubat 1930.
[7] Cumhuriyet, 20 Mayıs 1930.
[8] Cumhuriyet, 20 Ocak 1931.
[9] Cumhuriyet, 9 Aralık 1932.
[20] Cumhuriyet, 19 Aralık 1933.
[11] Cumhuriyet, 24 Ocak 1933.
[12] Milliyet, 24 Ocak 1933.
[13] Cumhuriyet, 4 Nisan 1933.
[14] Cumhuriyet, 25 Mart 1934.
[15] Cumhuriyet, 27 Kasım 1935
[16] Milliyet, 5 Ocak 1935.
[17] Akşam, 3 Mart 1936.
[18] Akşam, 7 Mart 1936.
[19] Cumhuriyet, 25 Ekim 1938.
[20] Cumhuriyet, 23 Kasım 1938.