Mukaddes kitabımız Kur'anı Kerim'de Cenab-ı Hak; biz insanları; yaratılmışların en şereflisi anlamında "eşref-i mahlukat" sıfatıyla ödüllendirirken şüphesiz ki bu sıfatı hak etmemiz için insanoğluna muhakeme kabiliyetini geliştirmesi, hür birey olarak yaşayabilmesi ve bunlardan sorumlu tutulabilmesi için "akıl" nimetiyle donatılmış olduğunu İslamın kültür dairesinde yaşamış olan her müslüman kardeşimiz bilir.

Aynı şekilde,Cenab-ı Hak; insan aklının tabi tutulduğu imtihanın gereği olarak da, insanoğlunun ilkel çağlardan beri "somut" putlara, modern çağlarda da "soyut putlara" tapınma eğilimini bildiğinden, İslam dininin TEVHİD dini olduğunu vahiy etmiş ve "şirki"de en büyük günahlardan saymıştır.
Her müslüman arkadaşımın bilebileceği bu temel bilgileri hatırlatmamın sebebi; modern çağın "putları" olarak siyasal ideolojiler ve bu ideolojileri temsil eden, lider, şef, başkan, reis ve kurmaylarından oluşan yapıların ürettiği "korku ikliminden" bahsetmek içindir. 
Yaratılışımız ve tabi olduğumuz imtihan gereğince ferd ve toplum olar sık sık sınanacağız tabi ki.. Tarihin farklı dönemlerinde, farklı sebeplerle ve farklı şartlar altında her toplumun ve milletin modern putlar yaratma ve tapınma hastalığına duçar olduğunu biliyoruz. Kaba tasniflerle "eğitim şart", " modern putlar doğu toplumlarına özgüdür" diyenlere; Hitler Almanya'sında eğitim seviyesini,İtalya, İspanya, Portekiz örneklerine bakmalarını tavsiye ederek, bu tür genellemelerin doğru olmadığını ifade etmek isterim. 
Karşılaştırmalı teorik bu tartışmaların karmaşık labirentlerine girmeden, esas maksadıma dönecek olursam; İNSAN aklının zaafı SİYASAL ve TOPLUMSAL dayanışmanın vazgeçilmez cazibesinin oluşturduğu modern putların geliştirdikleri siyasal iklimin zehirlenmesinin sonuçları üzerinde durmak için bu satırları kaleme alıyorum.
İnsan aklının sınırlılığı, birey kalmanın zor ve çaresizliği karşısında, bir cemaate ait olmanın huzur ve konforunu yaşamak isteyenleri bu yazının kapsamı dışında tutarak devam ediyorum.
Soru soran, cevap arayan, düşünen, muhakeme eden, sonuna kadar ben Allahın yarattığı hür bir insanım ve bu sebeple imtihanım var diyen her insan veya topluluğun yaşayacağı en dehşet verici ortamın KORKU İKLİMİNİN etraflarını kuşatmış olduğunu görmeleri veya hissetmeleridir.

Mensup olmaktan onur duyduğum camiamızda bu korku ikliminin emarelerini görmekten işkence benzeri ızdırap çektiğimi, insanların görüş ve kanaatlerini gizleme, saklama mecburiyetini hissetdiklerini, ezikdiklerini gördükçe kahrolduğumu, bu korku ikliminin dağıtılmadığı bir ortamda bütün camianın zehirleneceğini, hür fikrin hayat bulamayacağı bir ortamın sığlığı, çoraklığıyla köleleşme sürecinin hızlı bir şekilde işleyeceğini üzülerek ifade etmek istiyorum.

Türk Töresi mi, hukuk mu, demokrasi mi ? gibi sloganımsı soruların anlamsızlığından hareketle, insan beynini "kutsallık iddialarımızla" hipnoz altına aldığımız bir ortamda, hiç kimse doğru bir iş yaptığını düşünmesin. Camiamıza mensup her arkadaşım; "bilmediğiniz şeyler var", "bizi devşirmek, dönüştürmek istiyorlar", " ortak aklın tezgahları" türünden aklını devre dışı bırakılmasını gerektiren muhayyel kavramlara muhatap kılınmayacak kadar hür ve akıllı bireyler olarak kabul edilmelidir.

Mevcut liderliğimiz ve heveskar namzetlerimiz, her ülkücüyü onurlu, bağımsız şerefli bir insan olarak kabul etmek ve içinin nasıl doldurulacağını bilmediğimiz tarzda, hamasi "ÜLKÜCÜ İRADE" kavramının kutsallığını kullanmadan, hukuki güvence ve denetime kavuşturulmuş mekanizmaları ortaya koyarak, her kardeşimin, her kademede yapmış olduğu mücadelenin anlamını ortaya koymalı ve meşruiyetini sağlamalıdır. İnanın ki, camiamızda yapılan Kurultay tartışmaları vesilesiyle, sadece bu mekanizmaları kurmuş olsak bile ve bu sebeple TÜRK DEMOKRASİ TARİHİNE şerefli bir şekilde geçmiş olur, gelecek nesiller tarafından rahmetle anılırız. 
SEVGİLİ KARDEŞLERİM; teorik tarafını eksik bıraktığım SİYASİ KORKU İKLİMİNE teslim olmayacak kadar, hiç birimiz korku bilmeyen bir neslin temsilcileri olarak, kendi oluşturduğumuz "hayali korkulara" teslim olmadan, aklımızı,ilmimizi, muhakememizi kullanarak ve canlı tutarak, milletin ve çocuklarımızın geleceğine sahip çıkacak bağımsız ve hür irademizi göstermek zorundayız.
Gücün kaynağının sizlerin mücadelesi olduğunun farkında olarak, bu mücadelenin belirleyiciliğini kimseye teslim etmeden, ciro etmeden, hür bireyler olarak "irademizi" ortaya koymak zorundayız. Hiç kimse yazdıklarımın dönemsel olduğunu, kurultay tartışmaları sebebiyle yazılmış olduğu kanaatine sakın kapılmasın. Ülkücülerin bugün ve gelecekte de kendi kaderlerine sahip çıkmaları için, hukuki güvence ve denetime elverişli demokratik mekanizmalara sahip olmaları gerektiği şeklinde ki vurgum, sadece bu döneme ilişkin değildir..
ALLAH HEPİMİZİ FERT FERT KORUSUN VE KOLLASIN...