Millî İstihbarat Teşkilatı ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün düzenlediği ortak operasyonla, edindikleri bilgileri İsrail istihbarat servisi MOSSAD'a sattıkları belirlenen 7 kişi gözaltına alındı.

Anadolu Ajansı’nın haberine göre şüphelilerden birinin, televizyonlarda sabah programlarına katılan, eski kamu personeli Hamza Turhan Ayberk olduğu ve MOSSAD'ın, Ayberk ile "Victoria" kod adlı ajanı aracılığıyla temasa geçtiği tespit edildi.

MİT, özel dedektiflik yaptığı belirtilen Ayberk'in para karşılığı MOSSAD'a bilgi sızdırdığını belirledi.

MOSSAD'a bilgi temin etmek için aralarında kamu görevlilerinin de bulunduğu kişilerden ekip kurduğu tespit edilen Ayberk'in, aldığı talimatlar üzerine Türkiye'deki Orta Doğulu kişi ve şirketler hakkında bilgi derlediği anlaşıldı.

Belgrad'da 2019'da, MOSSAD'dan eğitim aldığı öğrenilen Ayberk, ödemeleri de kripto para cinsinden aldı.

Bilgi sızdırmanın yanı sıra tehdit ve takip eylemlerinde de bulunan Ayberk'in, hedefindeki kişilerin araçlarına yerleştirdiği takip cihazıyla konumlarını anlık olarak MOSSAD'a aktardığı, bu kişileri taciz ve tehdit ettiği öğrenildi.

***

Emekli gazi emniyet müdürü Fatih Eryılmaz, konuyla ilgili paylaşımında “Gözaltına alınanlardan biri emekli emniyet müdürü. Şahsın geçmişine baktığımızda İsrail karşıtı ve Filistin’deki zulmü telin eden paylaşımlarını görüyoruz. Yıllardan beri anlatmak için kendimizi parçaladığımız konu bu değil mi? Daha yüzyıl evvel sözde din kisvesi altında senin ülkeni elinden almaya çalışan Haçlılara asker olmadılar mı?”

Kazım Karabekir Paşa, Müslüman görünüp, Türk Milleti aleyhine düşmana casusluk yapanlar için "Öyle puslu ki hava, şeytan bile Müslüman mintanı giyiyor" demişti.

Kazım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir de babasının "Yanlış bilgi felaketin kaynağıdır" sözü üzerinde durmaktadır.

Çünkü yanlış bilgiler, bugün de Türk Milleti için felaket kaynağıdır...

“Türk”ün karşısına “İslâm”ı çıkaranlar için Prof. Dr. Erol Güngör, "Milliyet farklarını hesaba almayan bir İslâm düşüncesi kaynağını başka sebeplerden almış demektir. Böyle bir İslâmcılık tasarlayanlar, milliyetçilere karşı dolaylı bir etnik hareket içindedirler. Bunların maksadı İslâm birliği sağlamaktan ziyade, yaşadıkları ülkedeki milliyetçi politikayı nötralize etmektir. Bu azınlıklar, ayrılıkçı bir politikayı takip gücünü buldukları takdirde kendi istikametlerinde bir milliyetçilik hareketi açmaktan geri kalmayacaklardır. Böyle bir güce erişemedikleri müddetçe İslâm davasının şampiyonu olarak görünürler." demişti.

***

Bugün sadece bir veya yedi kişinin İsrail hesabına casusluk yaparken Gazze davasının şampiyonu gibi görünmesi ile karşı karşıya değiliz!

Gazze davasının, Suriye davasının hatta İslam davasının şampiyonu gibi görünen siyasi hareket, Türkiye ekonomisini çökertirken, ülkenin nüfus yapısını da değiştiriyor ve bunu da ensarın muhacire sahip çıkması gibi gösteriyor ya işte İsrail’in emelleri için çalışmak tam da budur.

Suriye’nin kuzeyinin boşaltılması, boşalan topraklarda ABD-İsrail iş birliğiyle 100 bin kişilik bir ordu kurulması ve Türk Ordusu’na sınırdan itibaren 30 kilometreye kadar operasyon izni verilmesi, daha güneyde şimdilik bir PKK devletinin kurulması, ensar-muhacir edebiyatı sayesinde mümkün olabilmiştir!

Bu devletçiğin kurulduğu yer, “Nil’den Fırat’a kadar” diye Tevrat’ta vaat edilen ve Büyük İsrail projesi içinde “Orta İsrail” olarak kabul edilen toprakların bir kısmıdır.

Türkiye’nin Güneydoğusunu ise “Kuzey İsrail” saymaktadırlar!

***

İşte Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO, Adana, Bursa, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kahramanmaraş, Kilis, Manisa, Şanlıurfa ve Van’da tam da bu amaçla “Türkiye’deki Suriyeli Mülteci Dayanıklılık Planı” adı altında AB ve Japonya parasıyla Suriyelileri yerleştirme projesi uyguluyor; sözde İslamcı iktidar da yalanlama yayınlıyor!

Hani Suriyeliler “geçici koruma statüsü”ndeydi; mülteciliğe ne zaman terfi ettiler?

Arslan Bulut - Yeniçağ

Editör: Kerim Öztürk