Tarih sadece övünülecek olayları mı yazmalı? Bu anlayışla Selçuklu ve Osmanlı tarihine yaklaşanlar, ders alınacak olayların yazılmasına tepki verirler.
Tarihi bilgilerin çok uzağında olanlar da, ders alınması gereken yanlışların yazılmasından rahatsızlık duyarlar. Hatta “Atalarımızın yaptıklarını karalıyorsun.” gibi varoş mahallesi tepkisi verirler.
Ben narkoz teknisyeni değilim, okuyucumu uyuşturmak, uyutmak istemem; tarihte gördüğüm yanlışları da yazmaya çalışıyorum.
Niçin?..
“Hiç ders alınsaydı, tarih tekerrür mü ederdi?” demişti Mehmet Akif Ersoy.
“Tarihin tekerrür etmemesi” için yanlışları bilmek, övünülecek olayları bilmekten daha önemlidir.
Fatih’in İstanbul’un fethinden başlamak üzere, bütün devlet yazışmalarında, hatta tarihî eser kitabelerinde İstanbul adı Konstantinapolis olarak kullanılmıştır.
“Bu doğru mudur?” diye kendinize sorun. Korkmayın, “Bu sorunun yanıtını aramak ataları kötülemektir.” sanmayın.
Aha ben söylüyorum: Konstantinapolis adını 480 yıl resmî yazışmalarda kullanmak, Osmanlı'nın bir aymazlığıdır. 1923 yılında Cumhuriyet kurulduktan sonra, 1930 yılında Konstantinapolis adı yerine İstanbul kullanılmaya başlanmıştır. Atatürk’e ve onun Türklük anlayışına minnet borçluyuz.
Şimdi, Yunan milliyetçileri dışında bütün dünya İstanbul’u kullanmaya alıştı. Yunan megali idealcileri Konstantinapolis’i yaşatmaya devam ediyorsa, bu durum Atatürk’ün doğru yaptığını; 1453’ten sonraki bütün padişahların yanlış yaptığını işaret eder. Bu saptamanın ucu hangi Osmanlı padişahına dokunursa dokunsun, benim umurumda değil.
Alper Aksoy