Türkiye'de tek adam sistemi kurulmadan önce ve sonra yargıyı siyasetin emrine tabi kılmak için nasıl değişiklikler yapılmışsa, İsrail'de de benzer adımlar atılıyor...

Türkiye'de yüksek yargıdaki hâkimlerin önemli bölümünü, aynı zamanda parti başkanı olan Cumhurbaşkanı seçiyor! Bir parti başkanının seçtiği hâkimlerin, o başkanın partisiyle diğer partiler arasında tarafsız ve adil davranması beklenebilir mi?

Türkiye'nin rotasını değiştiren hatta Türkiye'yi Türkiye olmaktan ve hukuk devleti olmaktan çıkarmaya başlayan süreç, gece yarısı değiştirilen yasalarla başladı...

‘Millî Mücadele’nin Dinci Muhalifleri’ ‘Millî Mücadele’nin Dinci Muhalifleri’

Sonunda, Meclis'te milletvekillerinin oylarını, genel başkanın emir durumundaki kişilere gösterdiği, bir Anayasa değişikliği kabul edildi. Yani gizli oylama ihlal edildi. Ardından, halk sandık başındayken, kural değiştirilerek mühürsüz oyların geçerli sayıldığı bir referandumla atı alanın Üsküdar'ı geçtiği hukuk dışı bir düzen kuruldu.

Şimdi, bir kişinin ağzından çıkan söz, yasa oluyor!

***

Türkiye'deki Erdoğan modeline özenen İsrail Başbakanı Netanyahu, herhalde tekrar iktidara gelince, bir daha gitmemek için yargının bazı yetkilerini Meclis'e devretmeye yönelik hamlelerde bulundu.

Anadolu Ajansı'nın haberine göre Adalet Bakanı Levin, 5 Ocak'ta, Yüksek Mahkemenin yetkilerini sınırlandıran, yargının hâkim seçimleri üzerindeki etkisini azaltan ve Meclis'in mahkeme kararlarını geçersiz kılmasına izin veren bir yasa planladıklarını duyurdu.

Yeni yargı planına göre, koalisyon hükümeti, yargı mensuplarını atama komitesinde şu an 9 olan üye sayısını 11'e çıkaracak ve bu üyelerin 7'sini kendisi seçecek. Bu üye çoğunluğu, hükümetin, yargıçların atanmasında tek söz sahibi

Tel Aviv'de yaklaşık 80 bin kişi söz konusu yargı reformunu protesto etti.

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, hükümetin, yargının bazı yetkilerini Meclis'e devretmeye yönelik hamlelerine karşı net bir tavır almadığı yönünde yapılan eleştirilerle ilgili açıklama yaptı.

Twitter hesabında yayımladığı videoda halka seslenen Herzog, "Biz, ülkeyi parçalayan derin bir çatışmanın içindeyiz. Bu kutuplaşma beni ve İsrail ile yurt dışındaki halkın büyük kısmını çok endişelendiriyor. Şahsıma yöneltilen eleştirilere saygı duyuyorum ancak şu an iki kritik noktaya odaklanıyorum, tarihî anayasal bir krizin ve toplumun daha fazla parçalanmasını engellemek." ifadesini kullandı.

***

İsrail Cumhurbaşkanı Herzog, ülkeyi parçalayan derin bir krizden ve kutuplaşmadan söz ediyor. Biz Türkiye'ye bakalım... Eski Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk, iktidarın, siyasal İslamcı bir ideoloji dayatarak halkı ikiye böldüğünü, böylece Türkiye'nin birliğinin tehlikeye atıldığını söylüyor...

Gerçekten de iktidar ve iktidarın teşvik ettiği sözde din temsilcisi olan gruplar, Türkiye'yi yağmalıyor. Ekonomi, bütün uyarılara rağmen bilerek ve planlı olarak çökertildi. Tarım ve hayvancılık da kasıtlı olarak bitirildi ki halk geçim sıkıntısı içinde kendi derdine düşsün...

Ülke, askerlik çağında ve zaten bir kısmı asker olan yabancılarla dolduruldu. Bütün bunlar, Cumhuriyet'in 100'üncü yılında, rejimi ortadan kaldırmak için değilse ne içindir?

Halk, tehlikenin ne kadar ciddi olduğunu kavramış değildir. Bunun sebebi, muhalefetin, halkı sanki normal bir düzen içindeymişiz gibi uyutmasıdır...

Tehdit, doğrudan halkın canına, ırzına, namusuna yönelecektir. Bu hedeflerini saklamayan, açıkça tehditler savuran sözde dini gruplar var. Halk, iş başa düşünce kendi hak ve hukukuna, ırzına, namusuna sahip çıkar ama bütün bu değerler büyük ölçüde harap olduktan sonra ne kıymeti kalır?

Arslan BULUT - Yeniçağ

Editör: Kerim Öztürk