Yeni anayasa yapma hazırlık sürecinde en fazla tartışılan konuların başında, ” MİLLİ KİMLİK” gelmektedir. Esasen yeni bir devlet kurmadığımıza göre; “Yeni Anayasa” ifadesi de artık YENİ BİR DÖNEMİN başlatılmak istenildiğini göstermektedir.

Halen yürürlükteki 1982 Anayasası’nın 66.maddesi: “ Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.”

Şimdi bu tanımda ki ifadeyi ırkçılık olarak addedenler ve tanımda ki Türk kavramını, hukuki ve sosyolojik anlamı dışına taşıyarak, güya etniklik vurgusuna önem atfedenlerin amaçları başkadır.

Dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, son yıllarda ülke ihtiyaçlarından ziyade anayasa değişikliği, ‘’Yeni Türkiye’’ adı altında, Türkiye Cumhuriyeti’nin yumuşak yollarla tasfiyesi ve kulvar değiştirmesi için Yeni anayasa hedeflenmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti henüz tamamlanmamış, kurumları oturmamış ve tecrübesiz bir devlet değildir.

Anayasa çalışmalarında başarı sağlanması için, TC’nin kuruluş felsefesine ve varoluş gerçeklerine saygı duyulmalıdır.

Türk Devleti ‘’ etnik guruplar koalisyonu’’ değildir. Irkçı ve etnikçi yaklaşımlarla anayasa yapılamaz. Yapılırsa eğer anayasa değil, ‘’ Bana yasa’’ olur. Bunu da Türk milleti asla kabul edemez...

Şimdi yukarıdaki zikredilen tanımdaki hukuki ve sosyolojik vurgunun dışına çıkılırsa, ETNİK KÜLTÜRÜN oluşumuna hizmet eder.

BU durumda MİLLETLEŞME sürecini başlatan kavramların, KİMLİK tanımında yenileyici ve kurucu unsurlar olarak sıralanması IRKÇI BİR TANIM olur.

Dil, din, mezhep, coğrafya birliği, kaderde ve kıvançta ortaklık, müşterek tarih birliği gibi unsurlara dayalı bir kimlik tanımı, hukuki olmaktan çıkarak; IRKÇI BİR HÜVİYET TANIMINA BÜRÜNÜR...

Anayasa’nın 66.maddesinde ki bu tanım tamamen hukuki ve sosyolojik unsurları barındıran ve her türlü etnik ve dini ayrıştırmayı da bertaraf eden bir hukuki tanımdır.

Ekmeleddin İhsanoğlu: 2014’te bana teklif MHP’den geldi, ‘Çatı aday’ işinin mimarı Bahçeli’dir Ekmeleddin İhsanoğlu: 2014’te bana teklif MHP’den geldi, ‘Çatı aday’ işinin mimarı Bahçeli’dir

Buna rağmen, bu tanımdan rahatsız olanların gerçekte asıl sorunları, kendi anlayışları içerisinde ki IRKÇI BİR TANIMI ortak bünyeye sokarak ÖTEKİLEŞMENİN yol haritasını belirler...

Eğer bu yapıldığı taktirde her türlü farklılık ayrıştırılacak, birlikte yaşama arzu ve içgüdüsü büyük yara alacaktır. Bütünün içerisinden çıkarılacak parçacıklara kutsallık atfedilecek, toplum ayrıştırılacak ve bölünecektir.

Kimse dilinin altından ve karnından konuşmasın. Niyetlerinin neler olduğunun bilinmediğini de zannetmesinler.

Bölücü ırkçıların, ve vatan şuuruna sahip olamamış, Siyasal İslamcı cenahın bir kesiminin şuur altında yatan istek ve arzuları budur.

Bu anlayışta olanlara göre:

1)Anayasa’da kimliğe vurgu yapan hiçbir madde bulunmasın. Kısaca anayasa, renksiz, hüviyetsiz, kişiliksiz ve kimliksiz olsun.

Bu mümkün müdür? Böyle bir anayasa dünyanın hangi ülkesinde ve kaç anayasada vardır?!

Millet için anayasa yapacaksın, fakat o anayasada o milletin ismi ve hüviyeti olmayacak!?.

Eğer bir millet yoksa,o milletin anayasası da yoktur. İçinde milleti ve kimliği olmayan bir millete hangi anayasa’yı yapacaksın ve kimin için yapacaksın?

Anayasalar bir milletin var olma belgeleridir. Birlikte yaşama iradelerini ve bunun işleyiş kurallarını ihtiva eden, hukuki normlar bütünüdür.

Toplumun geleceğinin işleyiş kurallarını içinde barındıran, her türlü kanunlar üstü uyulması gereken milli mutabakat belgeleridir.

Millet derken o milletin adını da söyleyeceksin. Milletin kimliğini, anayasadan çıkarırsan, KİMLİKSİZ milletin anayasaya da ihtiyacı yoktur...

2)Yerli iş birlikçilerin, dış dayatmacıların ve MİKRO IRKÇI DA diyebileceğimiz bölücü ve AZINLIK IRKÇILARININ anayasadan talep ettikleri bir diğer husus da şudur:

Anayasa’dan TÜRK KAVRAMI KALDIRILSIN, yerine TÜRKİYELİLİK İBARESİ getirilsin.

-Hay, hay olur efendim, başka bir arzunuz ve ağrınız var mı derler adama ve diyoruz da.

Bu niyet çizmenin aşılması, bu topraklardaki Türk hakimiyetinin ve Türk varlığının inkarıdır. Kim veya kimler teşebbüs ederse etsin buna kimsenin gücü yetmez ve yetmeyecektir...

Kısaca, istekleri, Türkiye topraklarında yaşayan her vatandaş “TÜRKİYELİ’’ kimliğinde tanınsın!..

Bu durum, coğrafi bir tanımdır. .Asla kimliği ifade etmez. Nerelisin ya da nerede yaşıyorsun sorularının cevabıdır. Amasyalıyım, İstanbullu, Ankaralı, Samsunlu, Adanalıyım diyebilirsin ama, Türkiyeliyim diyemezsin.

Halbuki; bu gün buralı olan veya orada yaşayan yarın bir başka yerde yaşayabilir. Coğrafi konuma dayalı kimlik üretme, coğrafi sınırların değişmesi durumunda, egemenliğin dolayısıyla kimliğin de devredilmesi gerektiren süreci başlatır.

Kimlik bir milletin, tarih sürecinden imbik imbik süzülüp, ortak iradede vücut bulup, kaderde ve kıvançta aynı duyguları paylaşan ve millet oluşumuna hizmet eden sosyal değerlerde bütünleşmiş unsurlardan oluşan bir değer yargısıdır.

Kabullenmedir... O isimle var olmadır. Kısaca milletin oluşumuna hizmet eden KÜLTÜREL DEĞERLERİN ortak adı kimliktir.

İşte TÜRK MİLLETİ DE, bu ortak değerleri üreten ve yaşayan milletin adıdır.

Eğer; belli bir toprakta yaşayan, vatandaşlar o milletin adıdır denecek olursa bu tanım günümüzde ve modern sosyolojide , milletin kimlik tanımı olmasından uzaktır. Sosyal bilimlere saykırıdır.

Bu kıstas ölçü alınırsa, her kabilenin, her aşiretin, her bölgenin ayrı ayrı bir kimliği olması gerekir. O zaman dini ve etnik unsurlarla tanımlanan, kabileci ve ırkçı tanım söz konusu olur.

Böyle bir tanımın, sosyolojide ve hukukta yeri yoktur. Dünya milletlerinde de buna benzer bir tanım, itibar görmediği için yoktur. Bu şartlarda zaten bir millet de olamaz...

3)Yerli işbirlikçilerin etnik özürlü bölücülerin, mikro ırkçıların, Yüce Kur’anın EL Hücürat ve ilgili surelerine aykırı olarak kasten, millet gerçeğini inkar ederek, millet yerine ümmetçiliği dayatan etnik siyasal dincilerin, dayatmak istedikleri asıl husus şudur. Milletleşme, ümmetçilik şalı ile kapatılıp örtülemez...

Son zamanlarda içimize yerleştirilen milyonlarca Suriyeli bahane edilerek, parsadan pay toplamak için, Türk’üm diyemeyip de Arapçılık yapanlar ve Arap’ın örfünü kutsayanlar da bu halkaya dahil olmak isteyeceklerdir.

Yani; “..Türkiye Cumhuriyeti’ni Türkler ve Kürtler birlikte kurmuş olduklarından, anayasada Kürt tanımı ve fırsatını bulurlarsa Arap tanımı da yer alsın..” diyeceklerdir!..

O halde sormak gerekir?

Madem ki, Türk adı bir etnikçiliktir de, Kürt ifadesi veya Arap ifadesi ne olmaktadır?.. Bu bir etnisite’yi dışa vurmak değil midir?

Anayasa’da TÜRK KİMLİĞİNİ BİR ETNİSETİ ve alt kimlik yerine koyup, ZENGİNLİK VE ÇEŞİTLİLİK ADI ALTINDA, KÜRT KİMLİĞİNE ve dahi başka kimliklere anayasada yer vermeyi düşünenlerin şuur altında ki istekleri, Türk Milleti’nin içinden yeni kurucu başka bir millet inşa etmektir.

Ortam müsait olursa ve fırsat bulunursa, çalışmaların bu yönde olması kaçınılmazdır.

YENİ ANAYASA ile, Türkiye tanınmaz hale getirilmek ve dönüştürülmek istenmektedir.

İşin adını doğru koymak gerekirse, ASKERİ DARBE ANAYASASIN’DAN ŞİKAYETÇİ OLANLAR, SİVİL DARBE ANAYASASI’NI bu millete dayatmak istemektedirler...

Türk kimliğinin itibarsızlaştırılması ve ALT KİMLİK statüsüne sokulmak istenilmesi, bin yıldır kardeşlik duyguları ile bir arada yaşayan aynı cephede vatan için savaşan ve milletleşen Türk milletine yapılacak en büyük ihanet ve kötülük olacaktır.

Kürt vatandaşlarımız bu dayatmanın bir unsuru olarak gündemde tutulmaktadır. Kürtler değil, Kürtçüler ülkemize karşı bir silah olarak, milletimizin önünü kesmek isteyenler tarafından kullanılmaktadır.

Anayasa’da ETNİK VURGU VEYA İDEOLOJİ OLMASINMIŞ...

Türk bu ülkede, bütünüyle bir milletin adıdır. Ağacın kovuğundan çıkmadık. Bırakın bizi, dünyanın bu millete verdiği isim TÜRK MİLLETİDİR. Buna karşı çıkanlar TÜRK’E karşı ırkçılık yapmaktadırlar.

Ülkemizde bu güne kadar farklılıklar ne dışlanmıştır ne de ayrıma tabi tutulmuştur.

Teröre ve etnik ayrımcılığa teslim olarak hazırlanacak bir anayasa, milli birlik ve bütünlüğümüzü tartışmaya açacaktır.

Çağımızın tüm gelişmiş ülkelerinde milletlerin adı anayasalarında yazılıdır. Fransız, İngiliz, Alman, İspanyol, Rus, Çin... gibi.

ABD’de insanların, ‘’ Ben Amerikan’ım’’ demesi onların aynı zamanda, Koreliyim, Çinliyim, İspanyol’um, Portekizliyim diyecek şekilde ayrıştırıyor mu?

Yine Fransa’da halkın Fransız’ım demesi o ülkede yaşayanlardan, Cezayir, Tunus, Afrika gibi etnik unsurların dışlanmasına mı neden oluyor?

Bu gibi ülkelerin hiç birisinde, Almanım, İtalyan’ım, Fransız’ım, İngiliz’im demeyelim gibi ülkemize benzer tartışmalar yaşanmıyor.

Her ülkenin anayasasında o milletin ismi vardır. Hatta defalarca yazılıdır. Fransa anayasasında, Fransız’a vurgu vardır ve anayasada geçer.

Alman anayasasının bir çok yerinde Alman milletine vurgu yapılır ve anayasalarının bir çok maddelerinde geçer. Diğer devletlerin anayasalarda böyledir.

O halde Türkiye’de bu patırtı, gürültü nedir? Sebebini kısa olarak yukarıda açıklamaya çalıştık.

Türk kimliği anayasamızda etnik kimlik değil bir ÜST KİMLİKTİR.

En çok tartışılan konuların içinde yer alan; ‘’ Alt kimlik- üst kimlik- alt kültür- üst kültür, Türkiyelilik- çok kültürlülük...’’ gibi tartışmaların yer alması küresel güç odaklarının oyunudur.

O halde, Anayasa’nın 66. maddesinde ki vatandaşlık tanımı, bağlayıcı ve kucaklayıcı hukuki ve sosyolojik bir tanımdır.

Herhangi bir guruba karşı geliştirilen ya da ötekine karşı var olan fikri ve siyasi bir kavram da değildir. Kendi geleceğini sahiplenme idealinin bir ürünüdür.

Bunun dışında ki kimlik tanımı dayatmaları, milletimizi bölmeye ve ufalamaya yönelik ,küresel siyaset bezirganlarının ideolojisidir. Temel amacı TÜRK ve TÜRKLÜK kavramını yok etmektir.

Ayrıştırıcılık diline yaslanarak, yeni anayasa yapılmak istenilmesi bu milletin tarihi ve kültürel kodlarını tahrip etmeye yöneliktir ve SİVİL DARBE

ANAYASASI olmaktan öte bir amaca hizmet etmeyeceği de kesindir.

Türk kimliği en az beş bin yıldan beri vardır. Adının kaldırılmak istenilmesi ile, Türk adını sileceklerini zannedenler, büyük bir tarihi yanılgı içerisindedirler...

Bırakın Türk adını silmeyi; tarihten Türk adını kaldırdığında geriye tarih diye bir şey kalmayacağını yabancı tarihçiler söylemektedir.

30.Eylül. 2023

Devam edecek.

AV. Faruk Ülker

Editör: Kerim Öztürk