'Terörsüz Türkiye' tabiri değil, takip edilen yollar ve usüller yanlış.
Terörün bizatihi suçluları, tarafları ile müzakereler ve argümanları yanlış.
Bu yol ve usüllerin anlamı zımnen, "Siz haklıymışsınız gelin konuşalım bari." Demekten farksızdır.
Mantık yanlışlığı üzerine inşa olan hiçbir sorun mantıklı bir çözüme kavuşmaz.
Bir sorunun adını yanlış koymak ilk düğmeyi yanlış düğmelemek gibidir.
Adı yanlış konan bir problemi çözmek suyu tersine akıtmaktan farksızdır.
Sorunu yanlış bir temele oturtmanın iki delili.
1. Madem Türkiye'de salt bir Kürt Sorunu var. O zaman hükümet olarak sorunu, sorunun ana tarafı olarak sadece Kürt vekiller ve meclis dışı Kürt aşiret temsilcileriyle müzakere etseydiniz. Türk vekil temsilcilere ne gerek vardı?
2. Çözüm sürecini şeffaf olacak, herhangi bir pazarlık, saklı gizli hiçbir şey olmayacak diyorsunuz da, komisyon zabıtlarını on yıllığına neden gizleme gereğini duyuyorsunuz? Sizin sır deyip milletten gizlediğiniz bilgilerin eli kanlı Apoya ulaşmayacağının garantisi ne? Terörist hamileri DEM lilerden garanti belgesi mi aldınız yoksa?
Hâlâ akıllar duru, kalpler mutmain değil.
Olup bitenleri ya millet anlamıyor, ya da anlatamakta zorlanıyorsunuz?
Milletin aklıyla dalga geçmeyin gerçekten açık olun artık beyler.
TERÖRSÜZ TÜRKİYE.
'Terörsüz Türkiye' tabiri ne kadar doğru ise, 'Kürt Sorunu' tabiri de o kadar ve külliyen yanlıştır dahası, Türk Milletine bühtandır.
Tarihin ve ortak kaderlerin etle tırnak yaptığı etnik unsurlar, ne bir birlerinin nede millet olmuş bir bedenin nasıl sorunu olabilir?
'Kürt Sorunu' tâbirinin Allah korusun yarın olası gelişmelerle, 'Türk Sorunu'/'Arap Sorunu'/ 'Laz Sorunu'/ 'Çerkes Sorunu'...gibi yeni sorunlara evrilmeyeceğini nasıl garanti edersiniz?
Kürt olup Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan, Genel Kurmay Başkanı, bürokrat, iş insanı vb olan insanların bulunduğu bir Türkiye'de nasıl 'Kürt Sorunu' var diyebilirsiniz?
Bugün Batı bölgemizde Doğu bölgemizden devletten daha az hizmet alan köylerimiz beldelerimiz olduğu gerçeğini unutmayın lütfen.
Kaldıki, insanın tercihinde olmayan bir kavim realitesini sorun olarak almak en azından, kadere ve insanları bir erkekle bir dişiden yaratıp birbirleriyle tanıştıran, yardımlaştıran ve kaynaştıran yüce Yaratıcı'ya karşı akılsızca bir bühtan ve isyandır.
Kürt vatandaşlarımıza karşı bir haksızlık varsa konuyu bir 'Kürt Sorunu' olarak değil insan hakları sorunu olarak ele almak gerek.
Devlet homojen şekilde yurdun dört bir yanına hertürlü hizmeti götürür, götürmelidir.
Devlet kendi eksiklerini iç dinamikleri zeminde varsa giderir, yanlışı da varsa onları düzeltir.
Devlet olmanın aklı da, ahdi de, akdi de budur.
Konuyu 'Kürt Sorunu' olarak adlandırmak ve dillendirmek tarihi bir yanılgıdır.
Milletlerin ve devletlerin din, dil, ideoloji ve menfaat inhisarcılığı vardır.
Eğer, milletler, devletler, ideolojiler, dinler ve diller tarihi doğru okunursa Ortadoğu gerçeği daha iyi anlaşılacaktır.
Ezcümle.
'Kürt Sorunu' dili, tabiri ve söylemiTürkiye'yi parçalara ayırma emelleri olan siyon beyinli emperyâlist odakların ve devletlerin dili olur ancak, Türk Siyasetçilerinin, Türk aydınlarının ve Türk vatandaşlarının dili asla olamaz.
Türkiye'nin çok yönlü terör ve teröristlerden arınma sorunu vardır lâkin, bir 'Kürt Sorunu' Türk Sorunu ya da bir başka etnik unsur sorunu yoktur vesselâm.
Abdulkadir TÜRK