Gümüşhane eski Kale nahiyesine bağlı Arzular, Kabaköy, Erdemler, Süle, Zimon ve Yetirmez köylerinde yok olmak üzere olan kalaycılık sanatı icra edilirdi. Kabaköy’den sırtlarında körük yaya yola çıkan yedi kişilik kalaycı ekibi, Pirahmet Kırıklı köyleri istikametinde Pekin dağı zirvesini aşarak, yeni adıyla Ünlü Pınar’ın altından geçip İskah köyünün üstünden, Çilhoroz geçidine tırmanırlar.

Ardından Şiran’ın köylerini birer birer geçerek Şiran ilçe merkezinin altından ilerleyip Gölova yolunu takip ederek Mindaval deresine girerler.

Yanlarında peksimet acıkınca çeşme başlarında ekmek su atıştırır tabana kuvvet yola revan olurlar.

Birinci Ordu diye tabir edilen Tokat’ı geçerek Amasya, Çorum civarına varırlar. Yolculuk günlerce köyden köye ilden ile sürer uzun bir yol alırlar.

İstanbul'un Kurtuluşu İstanbul'un Kurtuluşu

Çorum’da ekip ikiye ayrılır ekibin biri Çorum merkeze bağlı Eskice köyde ilk körüğü kurarlar.

Civar köylere haber salarlar. Bir köyün bakır kaplarını kalaylar bitirir diğer köylere geçerler. Bu uğraş günlerce aylarca sürer. Bakır kapları kalaylama, lehim vb. ücreti olarak bazen nakit bazen harman zamanına veresiye yaparlar.

Yazın hububat, buğday, arpa, çavdar vb. hasat edilince tekrar takas usulü yapılan alışverişin tahsilatını yapmak için yazın tekrar o köylere gider, alacaklarını tahsil ederler.

Ekipte hepsi rahmetli olan Fehmi Bayır, Şükrü Şenel, Salih Şenel, Zekeriya Kural, Halis Kural, Yusuf Kural ve Ahmet Bayır vardır. Zekeriya Kural oğlu Cengiz Kural yaşanan hikayeyi şöyle anlatır;

“Gurbette arkadaşlarla, tabii herkes bir odada, hepsi gece yataklarına girmiş, birisi sormuş yahu lâmbayı kim söndürecek?  Herkes birbirine bakıyor, tabii o zamanın lambası gazla yanıyor, üfleyeceksin bir kerede sönmedi tekrar üfleyeceksin, sonra karanlıkta gidip yatağını bulacaksın!  Kara lamba ya da şüşeli lamba, rahmetli Halis Kural amca hemen sessizliği bozup demiş ki;

“Siz zahmet etmeyin ben söndürürüm, almış yanından ayakkabısını (gara lastik), lambaya yapıştırmış lamba devrildi şişesi kırıldı ve söndü. Odada derin bir sessizlik herkes birazdan günlerin yorgunluğu derin uykuya daldı”

Gurbet elde bazen kendi yemeklerini kendileri yapan ya da köylülerin verdiği yemeklerle idare edip günler geçiyordu. 4 aylık çalışma bitti aynı yoldan dönüş başladı. Yazın Kabaköy’de ev işleri, ot, ekin yakacak odun kesme zamanı mecburi köyde olmak gerekirdi. Zira Temmuz ot ekin zamanıdır. Köyde işler bitince yaz sonu tekrar hasılatı tahsil etmek için Çorum’a tekrar giderler.

Tahsilat zamanı babam Salih Şenel şöyle bir tahsilat hikayesi anlatır.

“Kendi tahsilatımızı bitirdik, ama rahmetli Fehmi Bayır amca bir köy ağasından parasını alamamakta ağa Fehmi amcayı sürekli oyalamaktadır. Bunu duyunca bizde çok üzüldük. Fehmi amcadan ağanın ismini öğrenip bir gün tarladan öküz arabası ile buğday sapı çeken öküz arabasının önüne çıktım. Tatsızlık çıkar mı? diye endişeliyiz. Yanımda Fehmi amca var. Köyün ağasının kağnısı uzaktan görünür bize yanaşınca durur. Yolda toz duman içinde cazır cızır öten öküz arabası durunca sesi kesilir. Kağnıdan aşağı inen ağaya şöyle dedim;

-Siz bu işi niçin yapıyorsunuz çocuklarınızı geçindirmek için değil mi? Bu insanda çocuklarını geçindirmek için sizin kaplarınızı kalayladı. Bu insanın lütfen alın terinin bedelini ödeyin mağduriyetini giderin. Onunda rızık ve yol gözleyen yavruları var. İşin ciddiyetini anlayan sesini çıkarmayan ağa başını mahcubiyetle sallayıp “tamam ödeyeyim” dedi. Sözüne devam ederek “yarın paranız hazır” dedi.

Ertesi gün borcunu ödedi ve bizde hep birlikte sevinçle gurbetten sılaya dönüş yolculuğuna başladık. Gidiş ve dönüş mesafesi aynı olsa da dönüşte sevdiklerimize sılamıza kavuşma umudu dönüş yolculuğunu daha neşeli hale getiriyordu.

Bir başka kalaycı takımının yaşadığı hikayeyi Mevlüt Yakut anlatıyor;

Rahmetli babam Dursun Yakut’unda dahil olduğu rahmetli Dursun Kural usta olduğu ekipte Tokat ili merkez köylerinde kalayları biter. Kalay satan esnaftan veresiye kalay satın alır çalışıp geri dönüşte ödemeyi taahhüt eder. Diğer köylere doğru yol alırlar. Ancak bir türlü iş alamaz gittikçe kalay aldıkları köyden uzaklaşırlar. Borçlarını ödeme imkanları olmaz dönüş yoluna doğru köye sılaya Kabaköy’e varırlar. Borçlarını ödeyememenin para kazanamamanın ezikliği ile köye dönerler. Bu ekip bir daha oralara gurbete yolları düşmez. Tokat’a gidemezler aradan yıllar geçer. Kabaköy’den yukarı köylere doğru vurulan yol işinde çalışmaya başlarlar. Ay sonu herkesin yevmiyeleri hesaplanır. Mütaahhit tarafından işçilere ödeme isim isim çağrılarak yapılırken sıra Dursun Kural dedeye gelmiştir. Mütaahhit sesli bir şekilde “Dursun Kural senin yevmiyelerin Tokat’ta sana kalay satan babam Mustafa efendiye olan borcun karşılığında kesilmiştir.” der.

Dursun Kural dede orada adeta dona kalır çok mahçup olur. Mahcubiyet yanında buruk bir sevinç yaşar zira borç ahirete kalmamış ödeme fırsatı doğmuştur. Borcu da Mustafa Efendi de gözünün önüne gelir. Boynu bükük bir şekilde “Gurbete çıkamadık Tokat’a gidemedik çıkınca ödeyecektik” der ayrılır. Babam Dursun Kural ve ekipte olanlar bu borç hepimizin diyerek aralarında borcu bölerler. Dursun dedeye kendi paylarına düşen kısmı öderler. O gurbet arkadaşlığı dostluk onları kenetlemiştir.

Gurbet adeta yöre insanının değişmez kaderidir. Hepsinin ruhu şad mekanları cennet olsun.

Sabri Şenel - 13.12.2023 - İstanbul-Ümraniye

Editör: Kerim Öztürk