Bu ülkenin kurucu iradesinin yaptığı reformlardan başlıca biri de Medrese tekke ve zaviyelerin kapatılması idi.
Başbuğ Atatürk’ün yaptığı devrimlerde ne kadar haklı olduğunu ne kadar doğru kararlar verdiğini görüyoruz.
Başbuğ Atatürk’ün veciz ifadesiyle;
‘’Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da milleti esaret ve sefalete terk eder’’.

*

İslam, özellikle "Cahiliye Dönemi”nde görülen kız çocuklarının diri diri gömülmesine itiraz etmiş ve ikazla topluma yön vermeğe başlamıştı.
*
Arap toplumunda cinsiyetçi bir kültür kodu her zaman geçerliliğini korumuştur. Kadın, erkeğin hiçbir zaman eşiti olmadığı gibi, tam tersine hizmetkârıdır. Arap erkekleri, Müslüman olmadan önce de sonra da, daima bu geleneği korumuşlardır
*
Kur'an'da apaçık belirtilmeyen çok eşlilik bile, 4 eşle sınırlandırılarak dinileştirilmiştir.
*
Kısacası Arap kültürü, inen vahyi, dini-İslam'ı, kendi kültür kodlarıyla yoğurarak uyumlu hale getirmiş ve adını şeriat koyarak sürdürmektedir. 
Araplar açısından bunda bir sorun yoktur. Çünkü bu uyum ve içselleştirme olması gereken bir durum olarak görülebilir. Burada sorun, Arap dışında kalan diğer toplumlardadır.
*
Türkler aynı şeyi yapıp, dini, kendi kültür kodlarıyla uyumlulaştırmak yerine, Arap kültürünü olduğu gibi alıp, onunla uyumlaşma sürecine girmişlerdir. Burada dönüştürmeyi yapan, kültür aktarımının temel unsuru medreselerdir. Bunun nedeni, hem kolaycılıktan ve hem de Türk toplumlarında yerleşik okul düzeninin kurulmamış olmasıdır.
*
İslam öncesi anaerkil yapıyı hayat tarzı edinmiş Türk toplumunda yaşanmayan trajik örneklerden biri:
Bir baba kemik yaşı oluşmamış( bilmin ortaya koyduğu 18 yaş) minicik kızını kendi elleriyle götürüp koskoca bir adama karısı olması için verdiren güçlü bir içsel sebep olmalıdır. O sebep, dini öğretimdir.
Medrese öğretimidir. Orada aktarılan ders içerikleridir.
*
Yoksa aklı başında herkese ders veren koskoca adam, minicik kızını, cahiliye Araplarının yaptığı gibi gidip neden çukura gömsün? Kızını diri diri gömen cahiliye dönemindeki Arap ile içinde yaşadığı dünyanın nasıl bir şey olduğunu henüz kavrayacak yaşa gelmemiş olan küçük bir kızı, götürüp kendi eliyle kocaya veren tarikat hocası arasında zihniyet bakımından hiç bir farkı yok. Her ikisi de kültür kodu. Tek farkın, küçük yaşdaki kızını felakete sürükleyen adamın bu çağın insanı olması.
*
Çok ilginç;
Olay irdelendiğinde görülüyor ki, dini hassasiyeti çok yüksekmiş gibi görünen adamların, çelişkili davranışları var. Küçük kızı evlendirirken koyu dindar sanılan kişiler, şikâyet ortaya çıkıp, savcılık araştırmaya başlayınca, haklı çıkmak için kızın yerine başka birini, o kızmış gibi gösterip kemik yaşı raporu alıyor.
*
 Benzer biçimde ailenin öteki üyelerinin fotoğraflarla, çeşitli anlatımlarla savunmaya geçmeleri vb. Demek ki Müslümanlık ve iman bir yere kadar, oradan sonra bitiyor. Nerede bitiyor?
Olayların kendine zarar verecek hale gelmesiyle.
*
Bu nasıl bir iman; nasıl bir Müslümanlık?
İman: Reddedilmesi gereken her şeyi reddedip; kabul edilmesi gereken her şeyi kabul etmektir. İşlediklerinle Yüce Yaratana karşı kendini sorumlu görmektir.

6 Şubat depreminden sonra kadın ve çocuk 6 Şubat depreminden sonra kadın ve çocuk

A.Kemal GÜL
( 14 Aralık 2023 )

Editör: Kerim Öztürk