Başarılarıyla tüm Elazığlıların gururu olan, Tümamiral ve Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Elazığlı Hemşehrimiz Doç. Dr. Cihat Yaycı, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarını, Amerika ve İngiltere gibi küresel güçlerin Türkiye’ye ve bölgemize bakış açılarını Hakimiyet Gazetesi’ne açıkladı. Yaycı, aynı zamanda yapılması gerekenler konusunda da önemli uyarılarda bulundu. 

Hakimiyet Haber Muhabiri Feyza Nur Dikici’nin sorularını yanıtlayan Yaycı, İsrail’in tarihin en işgalci ve yayılmacı politikasını benimseyen devlet  olduğuna vurgu yaparak bu siyasi atmosferde Türkiye’nin ve Elazığ’ın önemli bir konumda bulunduğunu,  olayları yorumlarken Türkiye’ye mevcut ve gelecekteki olası etkilerini analiz etmenin öncelik olması gerektiğini, Türk Devleti ve Milletinin zayıflaması durumunda da bütün mazlumların ve İslam dünyasının savunmasız kalacağını ifade eden Yaycı, Elazığ’ın Türkiye’nin Anadolu’daki kalesi olduğunu söyledi.

İşte Muhabirimiz Feyza Nur’un Yaycı’ya sorduğu sorular ve yanıtları:

Yaycı: Elazığ'ı Çekersen Kalkan Düşer

1. İsrail’in ‘vaat edilmiş topraklar’ adı altında oluşturduğu sözde haritada Elazığ’ın konumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

“Malum “Arzı Mevud yani Vadedilmiş Topraklar” Nil Nehri  ile Fırat ve Dicle Nehirleri arasında kalan topraklar yani Verimli Hilal denilen alandır. Bu hedef ülkenin kuzeyinde, yani Fırat ve Dicle nehirleri arasında 3 devlet vardır; Irak, Suriye ve Türkiye’dir. Irak ve Suriye iç çatışmalarla parçalanmış ve Büyük İsrail’e hazır hale getirilmiştir. Sırada Türkiye vardır.”

“BATI ELİYLE İSRAİL’E VE BATI’YA DÜŞMAN BİR HÜKÜMET”

1979'da İran devrimi Batı desteği yapılmış bir devrimdir. İran İslam Cumhuriyeti de Batı tarafından Batı karşıtı bir devlet olarak oluşturulmuştur. Humeyni Paris'te uzun yıllar yaşamış ve burada yapılanmış, sürgün hükümetini burada kurmuştur. Devrim olgunlaşınca Humeyni, Air France uçağıyla 1979'da Tahran Havaalanına inmiştir. İlk geldiği andan itibaren de İsrail'e sürekli tehditler savurmuştur. Yani Batı eliyle İsrail'e ve Batı'ya düşman bir hükümet kurulmuştur. 1980'de yani daha Devrimden bir yıl bile geçmeden İran durduk yere “Vadedilmiş Toprakların Doğu’daki Ülkesi” Irak'a savaş açmış ve sekiz sene boyunca Irak’ı yıpratmıştır. Bu mücadele İsrail ve ABD’den alınan silahlarla yapılmıştır. Akabinde Birinci Körfez Harekâtı, ikinci Körfez Harekâtı, uçuşa yasak bölgeler, Irak'ın yıkılması, parçalanması, burada bir Barzanistan kurulması, sonra aniden;

-    2011 yılında “Vadedilmiş Toprakların diğer ülkesi” Suriye'de iç savaş çıkarılması,

-    Barzanistan’ın Kerkük'e saldırması, 

-    Bağımsızlık referandumu, 

-    Barzanistan’ı Suriye'ye doğru genişletme ve 

-    Müteakiben bölgede bir koridor oluşturarak Akdeniz’e uzatma çabaları bunu takip eden adımlardır. 

“BÜYÜK ORTADOĞU DEĞİL BÜYÜK İSRAİL PROJESİ”

Planın adı Büyük Ortadoğu Projesi değil, vadedilmiş toprakların ele geçirilmesi yani Büyük İsrail Projesidir. İsrail’in vadedilmiş toprakları Türkiye’nin 22 vilayetini de kapsamaktadır, bu alanın içinde Elazığ da yer almaktadır. Elazığ, Türk’ün Anadolu’daki kalkanıdır.  Tarih boyunca Elazığ’a siper görevi yüklenmiştir. Unutulmamalıdır ki Elazığ’ı çekersen kalkan düşer.

Yaycı: Elazığ'ı Çekersen Kalkan Düşer

“DÜNYANIN EN İŞGALCİ DEVLETİ İSRAİLDİR”

2.İsrail-Filistin savaşının bölgeye etkisini yorumlar mısınız?

 İsrail dünyanın en genişlemeci, en işgalci devletidir. İsrail yüz ölçümüne oranla işgalciliğiyle ve genişlemeciliğiyle dünyada kıyaslanamayacak bir devlettir. İsrail'in yapısını siyasi olarak anlamak açısından dikkat çeken hususlar mevcuttur. İsrail bir din devletidir, teokratik bir devlettir. İsrail yönetimi her söyleminin, İsrail' devlet politikasının kaynağı Tevrat’tır. İsrail Dışişleri Bakanı ve İsrail Milli Savunma Bakanı ve Başbakanı karşımızda hayvanlar var, insanlar yok, kural yok, kanun yok, mahkeme yok diyerek, Gazze'ye saldırmaktadır. Bunun kaynağı Tevrat'tın Samuel versiyonunun 15. Babında üçüncü ayetindedir. Orada şöyle demektedir: “Düşmanı vur ve onların her şeylerini tamamen yok et ve onlara merhamet etme. Ve erkekten kadına, çocuktan emzikli olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini öldür.” İşte Tevratik yöntem budur.

“İSRAİL BÜYÜMEYİ HEDEFLEYEN BİR DEVLETTİR”

İsrail 1948'den itibaren Filistin'in yüzde %85 kadar toprağını yutmuştur. Yani İsrail’in toprak vermesini, 1967 sınırlarına dönmesini beklemek gerçekçi değildir. İsrail toprak büyütmeyi hedefleyen bir devlettir. Dolayısıyla İsrail her an her yere saldırabilir. Çünkü İsrail göçü teşvik eden bir devlettir. İsrail Filistin'e toprak vermesi ancak Lübnan ve Suriye'den toprak alması ya da başka devletlerden alması ile gerçekleşir. 

“ÖRTÜLÜ HEDEF TÜRKİYE’DİR”

Bakın, Tunus nasıl bir ülkeymiş! Bakın, Tunus nasıl bir ülkeymiş!

Olayları Suriye, Irak, Yunanistan gibi çevre ülkelerdeki hareketlilik dahilinde okumak gereklidir. Projeyi, Gazze ve Filistin ile sınırlandırmak büyük yanılgı olur. Orta Doğu’yu dizayn etme planı, Gazze’den başlamıştır. Bölgedeki bu karışıklık ABD, İngiltere gibi küresel güçleri askeri olarak Orta Doğu’ya çekme planı dâhilinde önceden kurgulanmış gibi görünmektedir. Bu bağlamda ABD ve İngiltere, en güçlü uçak gemilerini İsrail’e destek için Akdeniz’e gönderdi. Ancak burada örtülü hedef Türkiye’dir. Türkiye’yi Akdeniz’de sindirmek, Irak, Suriye gibi sıcak cephelerde köşeye sıkıştırmak ve hatta Türkiye’den toprak kopartılmak istenmektedir. 

“MÜSLÜMANLAR ÖLÜYOR”

Olaylara bir diğer yönüyle baktığımız ise Filistin'de 200 bin Türkmen yaşamaktadır. Suriye'nin güneyinde Sünni köyler bulunmaktadır. Burada ve Lübnan'da Sünni köylerde İran'ın Hizbullah milisleri sözde buradan İsrail'e roket atılmaktadır. İsrail de Sünni köyleri bombalamakta. Sünni halk, Sünni Müslümanlar ölüyor. Mezhepçi değilim bu durumu sadece uluslararası ilişkiler açısından analiz etmeye çalışıyorum. Sünni köyler bombalanıyor, Sünni köylerdeki insanlar ölüyor ya da kaçıyorlar. Buradaki boşlukları da Hizbullah'ın getirdiği Şiiler doldurmaktadır. 

“TÜRKİYE TEK BAŞINA DURDURAMAZ”

Gazze’deki soykırımı durdurmaya yetecek siyasi, askeri, ekonomik güç Türkiye’de yoktur. Bu savaşı durdurma gücüne sahip olan yapılar mevcuttur. İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği üyesi petrol ve doğalgaz üreticisi devletler Batı’ya doğalgaz ve petrol ambargosu uygulanmalı ve Batı’nın en önemli pazarı olan ülkeler Batı ile tüm anlaşmalarını askıya alarak ithalatı da durdurarak İsrail destekçisi ülkelerin ekonomilerini felce uğratmalıdır. Ancak İİT ve Arap Ligi’nin toplantısında gündem maddesi yapılan bu öneri. Esmer Britanyalılar tarafından reddedildi. Bu devletler: Suudi Arabistan, Bahreyn, Fas ve BAE. Bu dört devlet dışında bazıları da zaten bu dört devlet her nasılsa reddedeceği öngörüsüyle çekimser kaldı. Bu dört devletin reddetmesi ile bu öneriler hayata geçmedi. İşte niye Esmer Britanyalılar diyorum çünkü bunlar Arap kıyafetli sömürge İngiliz/Amerikan valileri ve İsrail valileri. Netanyahu dedi ki: “Arap liderlere şunu söylüyorum, çıkarlarınızı ve iktidarınızı korumak istiyorsanız tek bir şey yapmalısınız: sessiz kalmalısınız.” Aynen de öyle yaptılar. Sadece Türk halkının değil Arap halkının da şunu görmesi lazımdır, Arap Devletlerinin yöneticileri ABD, İngiliz ve Fransızlar tarafından bölge haklı içerisinden seçilmiş ailelerdir. Bunlar sömürge valileridir. Dolayısıyla bunların Amerika, İngiltere, Fransa aleyhinde bir şey yapmaları imkansızdır. Arap ülkelerinin reaksiyonları caydırıcı güçleri olmalarına rağmen kullanmamaları gerçek yüzlerini göstermektedir. 

“İRAN SÜRECE DAHİL OLMAYACAK”

İran’ın ABD ile ve müstemleke valilerinin yerleştirildiği Körfez ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmesi çok dikkat çekicidir. İsrail’in bu saldırılarından önce İran’ın ABD tarafından bir takım alacaklarının iade edilmesi de dikkat çekicidir. Görüldüğü üzere İran kendi menfaatleri açısından bakmaktadır. Birleşmiş Milletler Temsilcisinin yaptığı açıklamalara da bakıldığı takdirde İran’ın halkına saldırı olmadığı müddetçe bu sürece dahil olmayacağı açıkça görülmektedir.

Yaycı: Elazığ'ı Çekersen Kalkan Düşer

3.Savaşın ve ateşkesin ülkemize, özellikle bölgemize olan etkisinden bahseder misiniz?

“TUZAĞA DÜŞMEMEMİZ GEREKİYOR”

 Bunu Haç-Hilal savaşına döndürmeye çalışıyorlar. Sayın cumhurbaşkanı da uyardı bu konuda bunu Haç-Hilal savaşına döndürmeyin diye. Bunu döndürmek isteyen ve bunu bir armagedon olarak gören bir zihniyet var Batı’da. Bu süreçte Türkiye’nin hedef olarak seçildiğini gösteren bir takım olaylar gelişmiştir ama bizim bu tuzağa düşmememiz lazım. Haç-Hilal savaşı yaparak yaptırarak o konuma düşürerek hak ve menfaatlerin zedelenmesi, bu sömürge valililerinin iyice güçlenmesi, Esmer Britanyalıların iyice güçlenmesine neden olmamalıyız. Onlar zaten Hilal savaşı yapmazlar. Onların böyle bir savaş çıktığında Haçlıların yanında duracağından şüphe yoktur o yüzden bizim bu durumda sayın cumhurbaşkanının ifadesi de çok doğrudur. Bunun bir din savaşına çevirmeyin uyarısıyla bu durumun bambaşka olduğuna dair Türk halkına salık vermiştir, Duygularımızla hareket etme zamanı değildir. Olayları iyi analiz etmek lazımdır.

Türkiye’yi hedef alan olayları hatırlayacak olursak;

Birincisi; 01 Ekim 2023’te TBMM’nin açılış oturumu zamanında Suriye’den iz bırakarak gelen iki PKK/YPG’li Ankara’da İçişleri Bakanlığı’nın önünde eylem yapmaya kalktı. Bugüne kadar “YPG’nin hedefi Türkiye değildir IŞİD’dir bu yüzden yardımcılarımızdır” diyen ABD, Türkiye’ye bir mesaj verdi. Mesaj ise ‘artık YPG’nin hedefi sensin’. 

İkincisi; 5 Ekim 2023 tarihinde Suriye’ye yönelik askeri harekât sırasında ABD güçleri Türkiye’ye ait ANKA-S SİHA aracını düşürdü. Bugüne kadar YPG’nin hedefi Türkiye değildir IŞİD’dir bu yüzden yardımcılarımızdır diyen ABD, Türkiye’ye bir mesaj verdi. Mesaj ise ‘artık YPG’nin hedefi sensin’. Bu terörist eylemlerinden hemen sonra haklı olarak PKK/YPG’ye karşı yaptığı hava harekâtı sırasında Türkiye’nin uyarılarına rağmen PKK’nın yanın ayrılmayan ABD güçleri tarafından F-16 ile bir SİHA’mız düşürüldü ve düşürüldüğüne dair açıklama yaptılar. Tarihte ilk defa bir NATO devleti NATO müttefikinin hava vasıtasını kasten düşürdü ve açıklama yaptı.

Üçüncüsü; 07 Ekim’de başlayan İsrail’in Filistin’e yaptığı soykırım harekâtından 2 gün sonra Amerikan Uçak Gemisi görev grubu bünyesinde USS Gerald R. Ford Uçak Gemisi “Gambot Diplomasisi” uygulayarak Abdülhamit Han Sondaj Gemisinin hemen yanında durdu hem de Sevilla Üniversitesi Haritasının sözde Türkiye- Yunanistan sınırında. Yani bu; ‘buradan Batı’ya geçmeyeceksin bizim tanıdığımız sınırlar budur, Yunanistan’ı destekliyoruz, Doğu Akdeniz’de ayağını denk al’ mesajı vermiştir. 

Dördüncüsü; 14 Ekim 2023 tarihinde ABD Başkanı Joe Biden, Türkiye’yi yazılı ve sözlü olarak “Türkiye’nin Suriye’deki faaliyetleri ABD’nin ulusal güvenliğine ve dış politikasına olağanüstü bir tehdittir” değerlendirmesinde bulundu. ABD Başkanı Joe Biden, Türkiye’yi yazılı ve sözlü olarak Suriye’deki faaliyetleri nedeniyle ABD’nin ulusal güvenliğine ve dış politikasına olağanüstü bir tehdit olarak değerlendirmesidir.

Beşinci gösterge ise;  15 Ekim 2023 tarihinden itibaren Mısır, Ürdün, Bahreyn, Katar, Suudi Arabistan ve BAE gibi bölgedeki tüm ülkeleri ziyaret eden, telefon görüşmeleri yapan ABD, bölgedeki tek NATO üyesi ülke olan müttefiki Türkiye’yi muhatap almamıştır. Halbuki Biden ve Blinken’ın ilk görüşmeleri gereken ülke Türkiye olmasına rağmen bu ‘biz sizi karşı cephede’ görüyoruz mesajıydı.

Son mesaj ise; 29 Ekim 2023’te Rojawa Batı Kürdistan Özerk Yönetimi” denilen teröristler sözde Kürdistan haritası yayınladılar. O büyük Kürdistan haritasında da başkent Diyarbakır olarak gösteriliyordu. Son mesaj ise; Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıl dönümünde ABD “YPG PKK ile eşit değildir; YPG’nin hedefi Kürdistan demek değildir, YPG bizim müttefikimizdir onlar IŞİD ile savaşıyor” söylemleri olmuştur.

“ABD YPG ŞAPKASINI ÇIKARMIŞ, PKK OLDUĞUNU GÖSTERMİŞTİR”

Nihayetinde bu niyet artık açıkça ifade edilmeye de başlamıştır. Cumhuriyetimizin 100. Kuruluş Yıldönümünde, 29 Ekim 2023,’de sözde Rojawa Batı Kürdistan Özerk Yönetimi denilen teröristler sözde Kürdistan haritasını resmi olarak ilk defa yayınladılar. O büyük Kürdistan haritasında da başkent Diyarbakır olarak gösteriliyordu.  Artık YPG de şapkasını çıkarmış, aslında PKK olduğunu göstermiştir. ABD’nin bugüne kadar, “YPG PKK’dan farklıdır, YPG İŞİD ile savaşan, Türkiye ile ilgili bir amacı olmayan bir müttefik güçtür” lafları da artık rafa kendileri tarafından kaldırılmıştır.

Yaycı: Elazığ'ı Çekersen Kalkan Düşer

4.Bu savaşın gelecekte ülkemize ve bölgemize etkisi nasıl olur?

Hatırlayınız, 07 Ekim İsrail Filistin arasındaki olaylar başlamadan önce bu bölgede bir anda YPG/PKK'ya bir el, Deyrizor güneyine inin diye talimat verdi. Ardından PKK/YPG, Arap köylerine saldırdı ve Arap aşiretleri de karşılık verdi. Türkmen güçleri de bu Arap aşiretlerine destek vererek PKK'nın bölgenin aşağıya doğru inmesini engellemeye çalıştılar. Ancak PKK, bölgede hala inmeye devam etmektedir.

Amerika Birleşik Devletleri veya diğer bağımsız devletler bir tehdit algıladıkları durumda, bu tehdidin ortadan kaldırılması için aksiyon alma zorunluluğunu taşırlar. O aksiyon ise o tehdidin ortadan kaldırılması şeklinde pratiğe dökülür.

“TÜRKİYE MİĞFERİNİ SIKICA TAKMALI”

O zaman Türkiye’ye karşı Amerika Birleşik Devletleri’nin bir aksiyon alması muhtemel değil, mukadderdir. Bu çıkarımı 40 yıllık bir asker ve aynı zamanda bir uluslararası ilişkiler hocası olarak sunmaktayım. O nedenle Türkiye gelinen noktada miğferini sıkıca takmalı ve sınırlarını güven altına almalıdır.
Türkiye için tehlike şudur: PKK/YPG'nin kuzeyden güneye inerek, İsrail’in de güneyden Suriye'den ve Lübnan’dan (güya kendisine bu topraklardan saldırılıyor gerekçesi ile) toprak alarak ABD kontrolündeki bölgeye ulaşması durumunda, İsrail ve PKK/YPG birleşir ve böyle bir durumda da İsrail Türkiye'ye komşu olur. 

Yaycı: Elazığ'ı Çekersen Kalkan Düşer

“OLAYLARI TÜRKİYE’Yİ MERKEZE ALARAK DEĞERLENDİRMELİYİZ”

Unutulmamalıdır ki, olayları Türkiye’yi merkeze alarak değerlendirmek ve gelişmelerin Türkiye’ye mevcut ve gelecekteki olası etkilerini analiz etmek öncelik olmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığını tehlikeye atacak herhangi bir hamlenin olması durumunda Türk milletinin de büyük tehlikeyle karşı karşıya kalacağını, Türk Devleti ve Milletinin zayıflaması durumunda da bütün mazlumların ve İslam dünyasının savunmasız kalacağını unutmayalım. Bölgede Büyük İsrail projesinin önündeki en önemli hedef Türkiye'dir. 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu ateş çemberi içerisindedir. Devlet bizim devletimizdir, devletimize hepimizin sahip çıkması gerekir. Diğer devletlerin neler yaptığına iyi bakmak, görmek lazımdır. Türkiye miğferini çok iyi takmalıdır netice itibariyle ateş çemberi Türkiye’nin çevresindedir. Türkiye ateş çemberinin içerisinde kendi hak ve menfaatlerini daima düşünmeli ve çok dikkatli olmalıdır. 

Bölgedeki bu açmazda Türkiye’nin Filistin’i girdaptan çıkarmaya yönelik sunacağı stratejik adımlar dikkate alınmalıdır.

Kaynak: elazighakimiyethaber Fevza Nur Dikici

Editör: Kerim Öztürk