“Amerikan İslâmı’nın yeni kıblesi!” başlıklı yazımda Jennifer Lopez ve Celine Dion’un, S. Arabistan’ın başkenti Riyad’da mayo veya gecelik benzeri kıyafetlerle konser vermesi ve şarkıcı ve dansçıların, Kâbe'nin dijital görüntüsü önünde ve üstünde “performans” sergilemesini, Haçlı ordularının 1204 yılında İstanbul’u işgal ettiklerinde, Ortodoksların kutsal mabedi olan Ayasofya’da dansöz oynatmaları ve kürsüye çıkardıkları bir fahişeye şarkı söyletmelerine benzetmiş ve “Bu bir işgal operasyonudur.” demiştim.

Sosyal medyada yazıya destek mesajlarının yanında, “Arap dinini Arap’a karşı mı savunuyorsun” gibi veya “Sen putçu değil misin? Müslüman mı oldun?” gibi tepkiler de geldi...

Deprem Bölgelerinde Konteyner Kentlerde Çözülemeyen ”Elektrik ve Su Problemleri” ! Deprem Bölgelerinde Konteyner Kentlerde Çözülemeyen ”Elektrik ve Su Problemleri” !

***

Putçuluktan bahseden kişi herhalde Atatürk çizgisini veya Türkçülüğü putçuluk olarak kabul ediyor. Konuya “Arap dini” diye bakanlar ise şartlı bir refleks gösteriyor...

“Şartlı refleks” derken hakaret kastım yok.

Konu, benim inançlarım değildir; konu, İslam dininin savunmasını yapmak yahut yapmamak da değildir. Konu, İslam ülkelerinin sahip olduğu toprakların işgal edilmesidir.

Burada siyasi bir projeden bahsediyoruz ve konunun doğru anlaşılabilmesi için İslam dışından, Haçlı Seferleri’nden örnek vererek, işgalcilerin öncelikle işgal ettiği ülke halkının kutsallarına hakaret ettiğini hatırlatıyoruz. Haçlı Seferleri’ni yapanlar, Katoliklerdi... Katoliklerin İstanbul’da Ayasofya’yı kirleterek aşağıladıkları toplum ise Ortodokslardı. Asıl hedefleri ise Kudüs’e ulaşarak, bölgeyi tamamen işgal etmekti. Sonraki Haçlı seferleri göstermiştir ki işgalciler için Ortodokslar ile Müslümanlar arasında bir fark yoktu.

Kâbe’nin kirletilmesinin hedefi de Müslümanları aşağılayarak dirençlerini kırmak, böylece coğrafyadaki hâkimiyetlerini hızlandırmaktır.

***

Tabii bu tespite de “İslam ülkeleri zaten işgal altında değil mi?” eleştirisi yapılabilir. Oysa ben sadece sömürüden değil, fiili işgalden söz ediyorum!

İşte Gazze’de başlayan, Lübnan’da sürdürülen, bugünlerde Halep ve çevresine yönelik saldırılarla devam eden işgaller, Afganistan, Irak, Suriye ve Libya işgalleriyle birlikte değerlendirilirse, buna Arap Baharı ve “22 İslâm ülkesinin haritası değişecek” diye resmî açıklamalarla desteklenen Büyük Orta Doğu Projesi de eklenir ve Irak ile Suriye’nin kuzeyindeki işgalin devam ettiği de hatırlanırsa, bu tür saldırıların asıl hedefinin toprak işgali olduğu anlaşılabilir.

Toprak işgalinin sebebi de İslam ülkelerindeki bütün zenginliklerini elde etmektir.

İşgal operasyonlarından önce “dinler arası diyalog”“İbrahim Yolu” gibi projelerle Türkiye coğrafyasının hedeflendiğini; yine “Abraham anlaşması”“İbrahim evi” gibi projelerin de bütün Orta Doğu’ya el koymanın, Orta Doğu’yu fiilen teslim almanın alt yapısını oluşturmak için tasarlandığını açıklamaya gerek bile yoktur.

Konu, sadece İslam dini değil bütün dinlerin melezleştirildiği yeni dünya dini tasarımdır...

Bu tasarımlarla hedeflenen ise insanları barış içinde yaşatmak değil dünya nüfusunu azaltmak ve “tek millet, tek dil, tek din, tek vatan ve tek devlet” hedefine ulaşmaktır.

***

“İslâm” kelimesinin kullanıldığı her yazıda bütün bu projelerden bahsetmek mümkün değildir. O hâlde yeterli bilgisi olmayanların, dünyaya kendi dar pencerelerinden bakarak, konuyu din veya inanç tartışmasına indirgemesi, o projelere hizmet amacı taşımıyor ve içtenlikle yapılıyorsa cahilliğin eseridir. Bu da yobazlığın bir başka çeşididir. Yobazlığın ana sebebi cahilliktir.

Burada bir bilgiçlik taslamıyorum. Eldeki somut verilere göre dünyayı, olayları anlamaya ve anlatmaya çalışıyorum. Kimseye dini inanç veya ideoloji tavsiyesinde de bulunmuyorum.

Hür yaşamak için hür düşünen bir toplum olmak gerekir. Hür düşünebilmek için hareket noktasının doğru olması gerekir. Doğru noktadan hareket ise her türlü önyargıdan ve kurtulmakla mümkün olabilir.

Editör: Kerim Öztürk