30 Kasım 1925'de çıkan yasa ile tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı; türbedarlık ile şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik vb. bir takım unvanlar TBMM kararı ile kaldırıldı. Bugün de bu yasa geçerli. Önce yer altına girdiler. Daha sonra Demokrat Parti döneminde sırtları sıvazlanınca yeniden boy göstermeye başladılar. "Ticaniler" olarak bilinen tarikat 1950'li yıllarda Atatürk heykellerine saldırmakla tanındı. O yıllarda kitapçılık yapmakta olan Kemal Pilavoğlu'nun elebaşılığındaki çetenin merkezi Ankara'nın Çubuk  İlçesi ve Çankırı'nın Şabanözü ve Orta İlçeleri ve köylerine yayılmıştı. Çubuk'tan yola çıkıp Ankara-Ulus'daki Atatürk heykellerine saldıranlar nihayet  yargılandı Kemal Pilavoğlu 7 yıl hapis, 5 yıl sürgün 5 yılda polis kontrolü cezası aldı. Sürgün yeri Bozcaada idi. Eşi, kızı, 2 oğlu ile Bozcaada da olağanüstü hayat yaşamaya başladı. Bu sırada Demokrat Parti TBMM'den "Atatürk'ü Koruma Kanunu" çıkardı. Ankara ve Çankırı'dan müritleri geliyor, satın aldığı, kiraladığı tarla ve bahçelerde karın tokluğuna çalışıyordu. Bakkal, manav ve fırın açmıştı. Diğer taraftan üzümü-şarabı ile ünlü Bozcaada'nın şaraplarını satıyor. Müritlerine de pekmez-pestil yaptırıyordu. Düşünebiliyor musunuz! 1960 ile 1975 yılları arasında 172 tapu, 1 fırın, 1 bakkal, 1 manav, süt mandırası ile kolayca çok para kazanıyordu. Müritleri kazançlarının yarısını gönüllü olarak Pilavoğlu'na verip; cenneti garantilediklerini zannediyorlar. Dünyevi zevklerini ihmal etmiyor, "Katip" adını verip, hesaplarına yardımcı olan 13 ile 15 yaş arasındaki genç erkeklerle adeta harem kurmuştu. Evinin üst katındaki sapıklıkları tespit eden eşinin ihbarı ile suçüstü yakalandı. "Fiili livata" suçundan Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandı. 1975/181 esas sayılı dosyada taciz ve tecavüze uğrayan çocuklar ile ailelerinin ifadeleri ibret dolu. Bursa Cezaevinde 6 ay hapis yattı. Malumunuz "Çocukların rızası var. Zorlama yok" gerekçesiyle tahliye oldu. Topladığı paraların yanında sahibi olduğu tapularla yeniden Ankara'ya döndü. 2 Ocak 1977 de Hamamönü'nde tarihi evinde öldü. Ticaniler günlerce yas tuttu.

Nasıl iyi yönetiliyor muyuz? Nasıl iyi yönetiliyor muyuz?

1950-60 ve 70'li yılların koşullarında cinsel sapıklığı yanında din sömürüsü  ile cahillerden yüklü paralar toplayan sadece Kemal Pilavoğlu değil. Cehaletten beslenen tarikatlar yurdun çeşitli yerlerinde "Kur-an Kursu, Talebe Yurdu" adı altında aynı yöntem ile bir taraftan para topluyor diğer taraftan söz konusu kurs ve yurtlarda cinsel taciz ve tecavüz neredeyse geleneksel hale dönüştü. 1950'li yıllarda polis muhabiri olarak gazeteciliğe başlayan merhum Ünal İnanç'ın arşivinde yüzlerce dosya okudum. Midem bulandı. O yılların imkanları belli. 7 yaşındaki çocuklar ile 13-15 yaşlarına gelen gençler aynı ortamda, aynı odada yatıyorlar. Ağabeyler yeni gelen çocukları taciz ediyor, tecavüz ediyor. O çocuklar büyüyor yeni gelen çocuklara aynı iğrençliği yapmayı hak görüyor.

Öte yandan "Aile içi cinsel suçlara" "Ensest" deniyor. Tarikat ve cemaatlerde benzeri vakaların çoğunun üzeri örtülür. Yakın zamanda ünlü Ensar Vakfının çeşitli yurtlarında yüzlerce öğrencinin uğradığı taciz ve tecavüzler üzerine Canım Memleketimin Aile Bakanı; "Bir kere ile bir şey olmaz" demedi mi?  Adalet Bakanı "Küçüğün rızası var" sözünü sarf etmedi mi?

Din adına ahkam kesmekten geri durmayan sapıklar arasında ünlü küfürbaz gazetenin yazarı da vardı. 1957'de Malatya'da Mehmet Emin Yalman'ı tabanca ile yaralayan H.Ü. yıllar sonra Mudanya'daki yazlığında temizlik hizmetlerini yapan kadının 11-12 yaşındaki kız çocuğunu nasıl taciz ettiği telefon konuşmaları, anne ve küçüğün ifadeleri ile ispatlandı. Yargılandı hapse girdi. Yaşı ve hastalığı bahane edilip tahliye edildikten sonra günahları ile öldü. Bu sapık yüz kızartıcı suçu malum gazeteler ile tarikatların hocaları aklamaya çalıştılar.

Sevgili İsmail Saymaz'ın "Şehvetiye Tarikatı" adlı ibretlik kitabında Türkiye'nin çeşitli illerinde yaşanan sapıklıklar mahkeme tutanakları ile yayınlandı. Ancak mevcut iktidar ve yandaşları görmezden geldiler. Son 6 yaşında evlendirilen çocuk ile ilgili belgeleri ortaya çıkaran gazeteciliğin yüz aklarından Timur Soykan'ın "Bademci Şeyhin Sır Odası" adlı kitaptaki belgeler insanın aklına sığmıyor. Canım Kardeşim Murat Ağırel bütün ödülleri hak ediyor. Yolsuzlukları ortaya çıkarmanın yanında söz konusu cemaat ve tarikatların şeyhlerinin cinsel sapıklıklarını ilk ortaya çıkaranların başında gelir.

Gelelim Fetö'nün ünlü "Işık evleri"nde yaşanan tecavüzlere.

Bu konuyu irdelemeye devam edeceğiz..

Yavuz Selim DEMİRAĞ - Yeniçağ

Editör: Kerim Öztürk