Türk Milliyetçiliği, değişmeyen bir kalıp, değişmeyen bir dogma ve bir slogan değildir. Milleti bütünüyle kucaklayan, toplumun her türlü sosyal, kültürel ve ekonomik gerçeklerini göz önünde bulundurarak çözümler üreten, çağın gerçeklerine ve evrensel normlara göre kendini güncelleyen bir düşünce sistemidir.

Dışardan bakanların anlayamadığı gizemi ve felsefesi bu şifrelerde saklıdır.. Milliyetçi Ülkücü Hareketin Mensupları içerisinde bulunduğu zamanın şartlarını dikkate almalı, seçici davranmasını iyi bilmelidir. Böyle bir dönemde, ilginç kimlikler, kökü ve meşrebi belli olmayanlar, sosyal medya üzerinden kahramanlık yapanlara, her dönem sıkça rastlarız. Çoğu zamanda bu tipler karşımıza eski ülkücü, efsane reis rolleri, bazen de Y-CHP gölgesine sığınmış ezik, akıl ve ruh hali sulanmış, ülkücü hedef ve felsefesini yitirmiş, kimliği deşifre olmuş, ulusalcı görüntülü toplama merkezlerinde aydınlıkçı kalfası hallerinde gözükürler. Dava adamı olmaksa, adanmışlık ve sadakat gerektirir. Dava insanı üç hilalin gölgesinde düşler kurar. Düşleri gerçek kılmak için üç hilal uğruna kırk sekiz yıl çekilen çileleri verdiğimiz şehitleri asla unutmaz. 33 yılda 17 kez değiştirilen 1982 Anayasasının, bu kadar çok değişime uğrama nedeni, zamanla toplumun ihtiyaçlarına göre düzenleme yapma zorunluluğundan kaynaklanmıştır.

Burada MHP ve AKP yetkililerinin de kusuru vardır, bizim milletimiz samimiyete ve güvene dayalı kodlanmıştır, Ülkücülere derseniz hadi gidiyoruz, nereye diye sormaz, varacağı yere giderler. Ancak kanun yapıcıların niyetleri iyi de olsa dayatma ve zorlamalara asla tahammülde göstermezler. Bu sebepledir ki Anayasa taslak çalışmalarında bilgilendirme eksik kalmış ve milletimiz yeterince aydınlatılmamıştır. Sonuçta bu durum toplumun bir kısmında samimi anayasa karşıtlığına dönüşmüştür. MHP Anayasa Değişikliğine destek verince "AKP'nin koltuk değneği" denildi, AKP-MHP'nin karşısına geçen CHP, HDP, PKK, FETÖ ve Doğu Perinçek birlikteliğine aynı tipler ne ad verdiler bunu bir türlü öğrenemedik. MHP, Türkiye'nin iyi idare edildiğini söylemiyor. "Sat kurtul, ver kurtulcu" politikaların, yanlış siyasi tercihlerin, Türkiye'yi bölünmenin eşiğine getirdiğini defalarca söylemiştir.

Bunun müsebbibinin de AKP iktidarı olduğunu her fırsatta vurgulamıştır. Ancak gelinen hal ve durumu da doğru okumak ve anlamak gerekmektedir. Anayasa çalışmaları önce milletin seçtiği temsilcilerin çoğunluklu iradesiyle "Yüce Türk Milletinin" huzuruna sunulmuş, sıra milletimizin kendisinin vereceği karara gelmiştir. Öyle ya, Devletimizin, Vatanımızın ve Ülkemizin sahibi millet değil midir? Yani söz sırası da karar sırası da milletimizdedir. Türk Milleti ne derse o olacaktır.Burada önemli olan evet yada hayır tercihi değil, milli kimliğimizle ve milli felsefemizle evet yada hayır diyebilmektir. 16 Nisan 2017 tarihinde yapılacak olan referandum da Hayır veren de evet veren de bizim insanımızdır. Kimse milletimizi ve ülkücü hareketi bölerek intikam almaya çalışmasın. Zira bu hareket iman hareketidir, davanın kutsal hafızası devran döner fitneye de hesap sorar hale gelir! Sayın Devlet Bahçeli Muhalifliğine sözümüz yok herkesin aday tercihine saygı duymakla beraber, referandum meselesinde düşmanca tavırları olanlara ve MHP' düşmanlarına bazı hatırlatmalar yapmayı da görev olarak addediyorum!: Mesele Türk Milliyetçileri olunca, "Sn. Devlet Bahçeli üzerinden MHP düşmanlığı" ülkücü hareketin teşkilatları ve ülkü ocaklarında çay kaynatacak haçlığı olmayan genç ülkücülerin karşısında yer almak, son dönemlerde moda olmaya başladı. Muhalefet demek yalnızca eleştirmek, aşağılamak, edepsizliğe dem vurmak, yermek, eksik aramak, kısır tartışmalara hapsolmak değildir. Bizdeki muhalefet anlayışı da ilginçtir, kırk kapıcılarla doludur, bize ülkücülüğün tarifini de iyi yaparlar, iş uygulamaya , ocağa, davaya gelince ortalıkta bir türlü olmazlar. Ne zaman MHP ve Ülkücü Harekete saldırılacak, hemen ortaya çıkmaya başlarlar, bizde deriz ki “Bozkurt Kim”, sen kimsin, hergele misali, bizede kıssadan hisseye yazılmış, mektup yollamak düşer!

Doğu Perinçek'in Aydınlık gazetesinde "MHP'nin katliam teşvikçisi" diye hedef gösterdiği ve şimdi Doğu Perinçek borazanlığı yapan bazıları gibi zavallı hale düşmek midir, dün bunlar değilmiydi cezaevlerinde ispiyoncu ve kulakçı olanlar. Doğu Perinçek "Türkiye'deki ülkücüler arasında bir seçim yapalım, Devlet Bahçeli de aday olsun ben de olayım, ben kazanırım o kaybeder" diyerek Kemal Kılıçdaroğlu' ndan sonra Ülkücü olduğunu açıklayan bir başka ülkü devi oluyor! HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, partisinin grup toplantısında konuşma yapıyor, yaptığı konuşmada " Yedi cihan duysun, biz ‘Hayır’ı örgütleyeceğiz" diyor..

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu' da "Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlarıma şunu söyleyeyim. Siz ne kadar milliyetçiyseniz, biz de o kadar milliyetçiyiz. Siz ne kadar ülkücüyseniz, biz de o kadar ülkücüyüz." açıklamasıyla Doğu Perinçek'ten önce bizim aklımızla oynuyor! CHP’nin altı okundan Milliyetçiliğe gelince, biz Atatürk Milliyetçiyiz bile diyemezler, milliyetçileri reddedip kafa tasçısı olarak aşağılamaya çalışırlar, aslında etnik taassuplarını deşifre ederler de farkında olmazlar..

MHP ve Milliyetçi- Ülkücü kadrolar, Türk milletinin milli refleksini temsil eder.İdeolojik, kültürel ve siyasal sistematik olarak vatanı, devleti, bayrağı ve milleti koruma ve yüceltmeye göre programlanmışlardır. "Önce Ülkem" bu anlayışın en veciz ifadesidir.. Türk milletinin tarihsel varlığını hazmedemeyen, Türk'ün vatanını çekemeyen ne kadar sicili bozuk, suç dosyası kabarık, fikriyatı bulanık, zikri karışık varsa ellerini ovuşturmaktadır. Sevr'in mirasyedicileri, Türkiye'ye ve Türk Milliyetçiliğine meydan okumaktadır." Sayın Devlet Bahçeli, Konya'da yaptığı konuşmada, "Bu ülke için bir yeminimiz var, vazgeçilemez sloganımız budur.

Derdi millet olanın devası hizmettir. Sevdası vatan olanın sedası devlettir. Samimiyetle söylemek isterim ki, neyi istiyorsak Türkiye lehinedir. Neyi arıyor, neyi amaçlıyor, nereye varmayı arzuluyorsak Türk milletinin varlığını güvenceye almak, güvenli bir şekilde geleceğe taşımak içindir. Çünkü biz bu ülkeyi, bu ülkenin her ferdini canımızdan aziz biliyor ve çok seviyoruz. Bu itibarla Türkiye'nin sorunlarından kurtulması için üzerimize düşen milli ve ahlaki sorumluluğu harfiyen yerine getiriyoruz”. Demiştir.

Başkanlık sistemi tanımı ve yakıştırmaları ise zorlama yorumlardır. Türk Milliyetçileri parlamenter sistemden yanadır ve cumhuriyet ve onun kurucusu Aziz Atatürk’ün yılmaz savunucusudur. Parlamenter sistemin sona erdiğini iddia etmek hem teorik olarak hem de pratik anlamda doğru değil. Tam tersine parlamenter sistem yerli yerinde duruyor. Bunun yanında Cumhurbaşkanlığı makamı yetki, sorumluluk ve görev alanı itibariyle güçlendirilerek hükümet etme sisteminin rotası yeni baştan çizilmiştir.

Kanun yapma tekeli TBMM'nindir. Anayasa'nın 87'nci maddesinde yapılan düzenleme çok açıktır. Kanun koyan, değiştiren ve kaldıran; bütçe ve kesin hesap kanun tekliflerini görüşen ve kabul eden, para basılmasına ve savaş ilanına karar veren, milletlerarası antlaşmaları onaylayan Gazi Meclisimizin devre dışı bırakılacağı nasıl söylenebilir? Bu yalan ve uydurma ve çakma haberlerin neresine ne söyleyelim! Mevcut Anayasa'nın ilk dört maddenin korunduğunu açın okuyun, MHP'li bir uzlaşıdan federasyon çıkaran sihirbazlara ne deyelim. “İki partili bir modele gidilirse" MHP bitermiş!,MHP'yi milletten başka kim tasfiye edebilir. Tam tersine sağlam bir MHP, içinde FETÖ gezinen bir AKP'ye göre daha güvenilir olduğu için Türk Milletinin birincil siyasi tercihi haline gelecektir.

Bu ülkenin varlığından ve birliğinden yana olan herkesin bir şeyler yapması gerekiyor. MHP'de bunu yapıyor. Bunu için de, "Ülkemiz için yeminimiz vardır. Ve bu yemin bir kere edilmiştir. Bizim için yeminler bozulmak, çiğnenmek için değil; tutulmak, uğruna gerekirse kendimizi feda etmek içindir. Yemin, Türkiye'nin tarihsel hak ve çıkarlarıdır. Yemin, Türklüğün bekası, Ötüken'in buyruğu, Söğüt'ün hatıralarıdır. Yemin, Türk milletinin birliği ve sağlam iradesidir. Yemin, bağımsız yaşama ülküsü, esarete yıldırım gibi inmiş tokattır. Yemin, 19 Mayıs 1919'daki ilk adım, 23 Nisan 1920'deki ilk açılış, 29 Ekim 1923'deki ilk ilanın namusudur. Yemin onurdur, omurgalı duruştur, milli sesleniştir, kardeşliğimizi koruma ve müdafaadır. Yemin şehittir, gazidir, ecdadımıza verdiğimiz söz, mükellefiyet altına girdiğimiz manevi borçtur." Diyor.MHP ile hesabı olanların, çarpıtma ve yanıltma gayretleri boşunadır. MHP her şeyin farkındadır." Her EVET milletin istiklaline, devletin istikbaline, bayrağın iffetine, vatanın izzetine duadır.

Her EVET bekamızın hisarlarına koyulmuş tuğla olup bizim için yemindir.

Türk Milleti, Allah'ın izniyle sonsuza kadar yaşayacak, var olacaktır. Türkiye'yi hiçbir kuvvet, hiçbir pakt, hiçbir devlet yolundan çeviremeyecektir. Türk-İslam yolunda, başı dik olarak yürüyecek ve “Türk” Dünyanın erdemlisi olacaktır. Bu söz namus ve şerefimiz olacaktır, Hangi iktidar gelirse gelsin, hangi kişi devletin başı olursa olsun, devletin temel misyonu Türk Milliyetçiliği olacaktır.

Fahri Yağlı